Simsiyah resmin içinde bembeyaz çiçekler görüyorum.
Rengarenk umutlar beliriyor karanlığımın içinde ansızın.
Gülüşlerin geliyor aklıma o an bir şey düşünemiyorum.
Ve sonra simsiyah saçlarınla beynime sımsıkı giriyorsun
Simsiyah resim içerisinde beyaz orkideye benziyorsun
SUZAN:
_Çocuklar ben işe gidiyorum teyzeniz gelip sizinle ilgilenecek
KÜÇÜK KARDEŞ ASLI:
_Ablaaa annemiz bizi cadı teyzeme bırakıyor
BÜYÜK ABLA NALAN:
Annem hep bize böyle yapıyor bizi sevmiyor mu yoksa
Yorgunum anla beni deniz.Çek üzerimden martı kuşlarını.İstemem senden ne kumsal ne de yakamoz.Boğmaktasın soluklarımı.Bir rüya uğruna insan kaç kez başını yaslar ki denize.Çek! Çakıl taşlarımdan sularını.Ne olursun sus, duymak istemem sahile vuran dalga seslerini!
Yorgunum anla beni deniz.Çok isterim bir sandal bulup bir adaya kaçmayı.Palmiyeler altında derin bir uykuya dalmayı.Sahilinde dolaşıp deniz kabuklarını saymayı çok isterim.Ama ölmekteyim.Sil üzerimden tuzlu sularını.
Yorgunum anla beni deniz.Bir saadet hülyasıyla ufka bakamam.Her güneş batımında ağlayamam.Gözlerim bir gül yaprağıdır ve yıllardır çiy taneleriyle doludur.Anla beni deniz. Gözyaşlarımı silsen rengin gökyüzüne dolanır.Yeryüzü ise maviye boyanır. Her ağlayışımda yüreğime batarsın ve her çırpınışımda intiharı hatırlatırsın.
Ah deniz.Niçin bu kadar hayata benzersin.Hiç bitmez mi sende mavilikler ve yalandan özgürlükler? Seni gören mutlu olduğunu sanır. Suyundan içse insan yine içmedim sanır.Bir çölün ortasında seraba benzersin.Asla kimseyi tatmin etmezsin.
Ah deniz.Dalga dalga yayarsın güzelliklerini.Bir istiridyenin içinde saklarsın yüreğini.Sonra bir gümüş tepsi içinde sallanan kadehlere benzersin. Köpüklerinle insanları sarhoş edersin.Acımasız olduğun saatlerde ise bütün güzellikleri insanların elinden alıp gidersin. Kimsenin gözyaşını silmezsin.
Anla beni deniz.Ben hiç hayatla barışık olamadım bugüne kadar.Senle nasıl kaynaşırım.Mutlaka sularına ayaklarımı kaptırırım.Bari dağları bana bırak.Ben onlarla anlaşırım.Doruklarından sana el sallarım.
Her solukta portakal bahçesinin kokusu
Seni solurum her nefes Çamlıbel olurum
Bembeyaz çiçekler açmış gözlerimden
Ipıslak bir yağmur yağar ciğerlerim üşür
Bütün acılarımdan damla damla düşersin
Sanat müziği makamları gibi olmalı tüm idare
Bizi şarkı söyletir gibi yönetmeliler koro halinde
Marş söyler gibi her zaman yerinde saymamalı
Hava kan ve barut kokmamalı postalları atmalı
Bütün yüzlerde bahar dalları ve şakıyan kuşlar
Neden her yağmur yağdığında kapılar kapatılır
Niçin bir şans daha vermez ki insan gözlerine
Bakmaz mı insanlık penceresinden görmez mi
Neden her yağmur yağdığında kapılar kapatılır
Şehrin içinde tecavüze uğrayan yine kadınken
Dilinde ayrılık türküsü varsa
Dudağın kapanıp sussun sevgilim.
Eğer kaderinde başkası varsa
Bir kırık saz olsun kalbin sevgilim
Sensiz bitecekse üç günlük ömrüm
Yine gün bitiminde akşam sofrası
Bu kaçıncı gözümü doyurma çabası
Kaç masum ağacın gövdesindeyim
Abur cubur meyvelerı yemekteyim
Açlıktan ölmek istiyorum bu akşam
Denizi görmeden martı çığlıklarını duyan mı duyardı çocuk ağlamalarını. Eline gülü aldıktan sonra hırsız diye suçlanan mı bilirdi hapishane duvarlarına yazılan şiirlerin manalarını. Dudaklarından kan akan mı okurdu en içli şarkıları. Peki kim bilirdi gerçekten sevmeyi ve mutlu olmayı? Taş üstünde yürüyüp ayakları kan içinde kalanlar mı yoksa okyanusun tadı dudaklarında kalsın diye karanlık sularda boğulanlar mı?
Neydi duvara kanıyla' Şimdi seni sevdiğime inandın mı? ' diye yazdıran. Küçük bir kızın elinden tutan delikanlının bakışlarında mıydı bütün utançlar? O yüzden mi gerçeklerle göz göze gelmek istemezdi bütün insanlar? Utanç mı taşırdı bütün bakışlar? O yüzden mi boşalırdı sağanak sağanak yaşlar?
Yürekleri sızlatıp gül bahçesinde uçuşan kelebekleri parçalayan, hayal dünyasında gül bahçesi bırakmayan...Düşüncesizlik mi yoksa sadizm mi? Neydi kan diye akan?
Bizi bu kadar ağlatan gönül tahtımıza ulu orta kurulan yürğimizi savaş alınına döndüren kan ve gözyaşı döktüren, karşımıza topla tüfekle çıkıp bütün kalelerimizi dağıtan kral mı kraliçe mi kimdi bunları bize yapan?
Sabahın ilk ışıklarıyla gülümsemeleri unutan, güne simsiyah bir bakışla başlayan, kararan gözleriyle sağanak sağanak yağmurlar bırakan kimdi? Çocuk gibi ürkek bakan, daha büyüyemeden
parmaklarını kapı aralıklarına kaptıran, hep eşikte kalan, kendisine bir sığınak bulamayan, sığındığı tüm yüreklerden kirli bir kan gibi atılan...Kimdi bunları bize yaşatan?
Kar tanelerinin önce kendileri üşürmüş
Yağa yağa titrermiş yalnızlığın ortasına
Sessizliğe düşerken soğuğa ve ayaza
Sesimi duymadınız beni mesut sandınız.
Bir çığlıktı yalnızlığım hepiniz sağırdınız.
Osman DEMİRCAN Henüz tanışalı iki ay oluyor.Son derece mütevazi,alçak gönüllü,yüreğinizi onun ellerine emanet edebilirsiniz.Sizi üzmeyecektir emin olun....