‘bir varmış bir yokmuş’ diye başlayan
başladıktan sonra zevkle taşlayan
bir hayattayız ki; gülüp haşlayan(!)
Acıyordu canım sensizliğim de
Nahoş çığlıklarca hep susuyorum.
Ne/denliydi hayat şensizliğim de
Ellerimde ırmak! hep susuyorum
Mağlup oldum annem, kan kusuyorum…
Bir yol gitmeli içten kabeye
Dünyadan başla bitmez hibeye
Daha sonra aç eli töbeye
Sen acıları dindiremezsin
Hep İçindeki şeytanı taşla
“ Rüzgarda savrulan yaprak var ya
Öylece s/avunmasız öylece sahipsizim
Hani günler boyu yalnızlık var ya
İşte onun gibi vakur ve ümitsizim.
Bugün babalar günüymüş, unutmuşum!
__________________________Özledim
Yitik, mahzun çaresizim, bir de sen yoksun ya
Küçükleşiyor hayat, büyükleşiyor gözümde dünya
Kayıplarım da; bayramlardadır hüzünlerim
Boğazımda düğümlen di sevinçlerim,
Ulu bir çınardır, dikilir barkım
Tarih sahnesinde, bilinir farkım
Rabbe niyazımla, silinir çarkım
Şarkımız Dedemden, bolumuz olsun…
Ne nefesim yeter, ne de sözlerim
Müjdelenmiş adın binbir şems ile
Dile gelmiş varlık Bir'den ins ile
Yek vücutta âlem Rabbe cins ile
Binlerce salat u selam hep O’na
Muhammed Mustafa Gül Peygamberim
Ruhun kefareti, insan emeği
Sermayesi terdir, haktır ereği
Hınç ile yağlanır, çark zembereği
Dağları eriten, yeldir şu emek.
Çizemez şeklini, çizerim diyen
RUHLARI ŞAD OLSUN.
Tarih Türk'ü sınıyordu, 18 Mart mahşerini hazırlıyordu
Çanakkale'ydi mahşerin adı, miladî bir destan yazılıyordu
terkeden terketsin
sen kendinden nereye gidersin
ıssız olsa da sen olan yerler
sen olan yerler ancak sana gelirler
yıkılsa da kalem kalkar bir gün
kim giderse gitsin doğar yeni bir gün