Bekletilmiş ayrılıklar
Dondurulmuş
En başından
Çoktan hesabı yapılmış bile
Uzatmaların
Düşmeden cemre toprağa
Boşuna bu çaba,
Bu serzeniş
Meleklerin kanadı koparıldı yeryüzünden
Ayrı düştü gerçekler özünden
Kirli sularda berraklık arama
Var git kendi yoluna
Tüm aşklarını yitirmiş de olsan
Hatırlamıyorsa seni kimse
Tükendiyse umutlar
Yalnızlığa aç kollarını gerisini........
Bir sabah uyanmışsın küf kokulu bir odadasın
Çulsuzsun, meteliksizsin, bugünün yok
Bozuk düzende dönerken çarklar
Bazı şeyler hiç değişmezmiş…
Örneğin birileri inanmaz size
Kendi istediklerine inanırmış böyleleri...
Çok görebilirler sana her şeyi
Bazıları sizi görmezden gelebilir
Her şey basitten karmaşığa doğru gider..Her şey bize basit görünebilir duyularımız çünkü ancak bize o kadarını verebilir.Algılarımız çıplak duyularla hareket etmeye ve algıladıklarını bu şekilde kaydedip düşünmeye alışıktır..Bu yüzden basitliğin ardında bir şekilcilik ve içeriksizlik saklıdır.
Çıplak gözle gördüğümüz yıldızları parlak ışıklar olarak düşünür ve en fazla romantik bir biçimde gökyüzünü süslediğini düşleriz.Fakat yıldızın yapısında ve içeriğinde taşıdığı gerçeklik aklımızdan pek geçmez.Yıldızın çapı,Yıldızın şekli,yıldızın evren içindeki yeri vs..Bunlar çoğu zaman bizi ilgilendirmez.Çünkü o yıldızın hayatımızda pek önemli bir yeri yok gibi görünür gözümüze..Yıldız kayar dilek tutarız bazen sadece..Fakat yıldızın neden kaydığını evrende veya doğada meydana gelen olayların bir şekilde bizi de etkilediğini aynı olayların dünyamızı da güç durumlara sokabileceğini pek düşünmek istemeyiz..Çünkü gerçekçi olarak bütünün bir parçası olduğumuzun pek farkında olmamakla beraber zincirin halkalarının nasıl birbirini etkilediğini de enine boyuna düşünemeyiz..Bu şuna benzer evde kaybolan bir şeyin gün gelince lazım olup değerinin artacağını hesap edememeye..Çünkü evdeki her şeyin kendine göre bir yeri ve işlevi vardır.Bu bakımdan bir bütünlük arzeder.İşte tüm bu gerçekçilikten uzak nedenlerden ve düşüncedeki hesapsızlığımızdan dolayı basiti sadeye tercih ederiz..
İki insan düşünelim ve bu insanlara Mars’a gitmeyi düşünüp düşünmediklerini soralım..Ve nasıl sorusunu da ekleyelim..
Birisi kendisini bir gün düşmüş bir uzay gemisiyle ve ya uzaylılarla seyahat ederek Mars’ta hayal ederken,Diğeri astronot olmayı ve uzay istasyonlarında çalışıp bu hedefte ilerlemeyi düşündüğünü söylesin.
Acaba hangisine inanırsınız..
İkinciye tabii ki..Ama insanların çoğu birinci örnekteki gibi düşlüyor çoğu davranışında veya olaylarda bu tip tepkiler veriyor..Bunun adı basitlik veya bireysellik ne derseniz deyin.Topluma veya kendine yaşadığın dünyaya yabancılaşma belki daha uygun olur..
Kendimi ararken seni buldum
Meğer ne kadar harcamışım kendimi
Seni bulduğumda ben kendimde yoktum
Böylece bitti bir hayat
Bilmiyordum umutluydum
Kendimce yaşıyordum..
Biliyordu kadın sevmesini
İncelikten anlardı
Her gün erkeğini bekler
Kapısından ayrılmazdı
Erkeğini hoş tutmasını
Bilirdi kadın..
Gölgeler gölgeler gölgeler
Her bir güneş ışığını örttüler
Geceleri duvarlarıma üşüştüler
düşüncelerde beynime
Bir arkamda bir önümde
Yalnız kalmak yok hayatta
Başlar birazdan kesik dansı ruhların
Tüm unutulanlar hortlar şimdi
Akıp gitmek isteyen zamanın kursağına
Bir sinsilik takılır
Yutkunamaz o an yüreğim
Kaldıramaz anlatamadıklarımızın yükünü
Yıkılsın bu düzen
Satılmışsam pazarlarda sömürgenlere
Ölürsem ölürüm aç ve aç..
Aynı evin yabancısıyken birbirimize
Bir de tutsağı olacaksam emeğimin
Tutmasın elim sadaka aş..
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!