lOnur BİLGE
Ben, Giritli Mahallesinde doğup büyüdüm. Giritlilerin arasında… Çok sıcakkanlı insanlardı. Fırsat buldukça bir araya gelmekten hoşlanırlardı. Erkekleri Şarampol’deki iki kahvede, kadınları kapı önlerinde veya kabul günlerinde toplanır, nedense hep hararetli hararetli konuşurlardı. Hem de yüksek sesle… Kavga eder gibi… Hep birden… Bir taraftan dinler, bir taraftan konuşurlardı. O gürültüden ne anlarlardı! ? Aralarında bulunduğum zamanlarda kime bakacağımı, kimi dinleyeceğimi şaşırırdım! Zaman zaman bir aklıevvel çıkar:
“Yeter be! ..Kadınlar hamamına çevirdiniz burayı! ” “Birer birer konuşun da eyi anayalım! ” “Kafam şişti be! ..” falan derdi. Kısa bir sükûtun arkasından tekrar sesler yükselir, sonra yine aynı terane devam ederdi. “Mânam! .. Ne deyom size ben? Bak, hiç duyuyolar mı! Eski hamam, eski tas! .. Ben gidiyom evime! ” diye yerinden kalkmaya kalkışan olursa hemen yatıştırmaya çalışırlar, ondan yana çıkarak birbirlerine: “Yavaş morisi! ” “Gitçek kakomira! ” “Kaçse kaçse! ” dibi şeyler söylerlerdi. Fakat değişen bir şey olmazdı. Çünkü o hususta, Yunanlıların karakteristik özelliklerini taşıyorlardı.
Dinsizin hakkından, imansız gelir
Geveze, sağıra borcunu öder.
Ecelse; davetsiz, apansız gelir
Herkes sorgulanır, yerine gider.
Dağ köyleri gibiyim, ıssız ve unutulmuş...
Terkedilmiş ve sessiz; kuş uçmaz, kervan geçmez...
Ölümüne, İlâhi bir sevdaya tutulmuş!
Nereye baksam hissiz; kahreder zaman geçmez.
Onur BİLGE
Bir taş bile dikmeyin başucuma. Yeter, kör karanlıklarda şaşkın şaşkın bakışan, yolun sonuna geldiğinin bile farkında olamayan ve hâlâ yol arayan, uçuruma çıkan yanlış yollara sapan zavallıların uçmak yolunu bulabilmeleri umuduyla her köşe başına dikmeye çalıştığım nurlu tabelalar! Ne taşa muhtaç olacağım artık, ne de toprağın farkında.
Yalnız bir ucu açılmış, sadece batılın balonlarını söndürmek için sivriltilmiş, ancak ama ancak tek ve Hak istikamet gösteren kalemlerle inşa etmekte, aşkımla süslemekte, azmimle yükseltmekte olduğum, imanımla muhkemleşen cennet misali elmas kalemde, gün be gün sona doğru giderken, etrafımda, benimle birlikte ve benden sonra; halka, dolayısıyla Hakka yapmakta olduğum hizmet için gönüllü, kalemlerime talip güzel yürekli sevecen yazarlar olsun yeter!
Derin sessizliğinin arkasındaydın
Duvarlarla örtünüp, camlarla baktın.
Tek kişilik dünyamın ortasındaydın
İçimde, zincirleme ormanlar yaktın! ..
Çıkıp gittin gözlerimden, gizlice...
Güneşler doğardı, umutlarımdan!
Ölesi bir yangın kaldı, delice! ..
Kaynar su akardı, bulutlarımdan! ..
Ya kopya çekeriz, çekebilirsek
Ya da kâğıdı, boş verebiliriz.
Birkaç dersi daha ekebilirsek
Hedeflerimize erebiliriz.
Sıladan gurbete kıvranır, bir yol...
Ağıt yak, destan yaz, saçlarını yol!
Eller acımasız, yollar engerek
Gurbet ele gitmek, neyine gerek! ? ..
Çiçekler, sevginle boyanmış, renk renk...
El çırpıp, oynuyor ağaçlar, sanki!
Bahçeler içinde sen, hevenk hevenk...
Seninle doyuyor, tüm açlar, sanki!
Ne olacak senden?
Köy mü kasaba mı?
Nereye gideceksin?
Toprağa mı, kasaba mı?
Bir hayatı bir kaç mısraya sığdırmış Onur Bilge Hanım. Tebrikler.
Onur beyi henüz yeni tanıdım şahsen tanımıyorum antolojiden tanıdım iyikide tanıdım.
Kendimce bir karar aldım her gün bir şirini okuyacağım tabi bu arada ben şiirlerini okuyana kadar şiirleri burda olursa. ALLAHA EMANET OLSUN....
O Bir Seven O Bir Gönül Dostu
Bütün Dostlar Güzel Hatıralar Hatırlatsın
Beni Size Sizi Bana Ölürsek Bir Fatiha
Ölmez İsek Hepimiz Hepimize Ebedi Hatıra