Deli olurum, deli; tekrar duyabilsem sesini! ..
İçimi yakar rengi evrenin, dekoru, deseni…
Gözlerim kapalıyken de görebilmek için seni
Damar damar işledim gözkapaklarıma resmini.
Bunlar benim ellerim, gözlerim mi?
Benim mi bu beyin, yoksa Senin mi?
Bu düşündüklerim, bu duygularım…
Rabbim, ya yüreğim, canım benim mi?
Bir anlık bakışın anlattığını
Beyin tasarlayıp, kalem yazamaz!
O iletişimin sessiz hızını
Hiçbir teknolojik araç aşamaz!
Gözsüz ayna bilmez, güzelliğini
Kör camlara değil, bir de bana sor!
Kim bilir, sayısız özelliğini?
Seni nasıl sevdim, bir de bana sor!
Bazısı kalbinde yaşar, çıkamaz
Bazısı beyninde sıkışıp kalmış.
Bazısı bedende; hiç kurtulamaz!
Ruhta yaşayanlar, bir daha ölmez.
Ezan okunuyor, bir 'Allah! ..’ sesi!
Allah aşığı bir kulun nefesi…
Nasıl etkiliyor, nasıl, herkesi! ..
Bütün Bilal’leri bağışla, Rabbim!
Hiç konuşmasak da arkadaştık biz
Oyun oynuyorduk sevinç içinde
Seninle el ele dağlar aştık biz
Mutluluğa erdik olsa da Çin’de
Yere basmıyordum kayıyordum ben
Onur BİLGE
Takvimlerde kışın bitmiş olduğu üç cemrenin düştüğü belirtilen bir zaman… Bir cumartesi akşamı, her zamanki gibi gece yarısına kadar odamın ölgün ışığının huzuru içinde bir süre ders çalıştıktan sonra günlük planımı yaptım ve kafama göre takılmaya başladım. Teypte, çoğu zaman olduğu gibi Zeki Müren vardı, kalbimde Karanlıklar Kralı, önümde derdimi yüklediğim kâğıtlar, elimde yağ gibi kayan bir tükenmez kalem… Samanlı teksir kâğıtları ve üzerlerine teleme peyniri gibi dökülen mürekkep…
Yazabilmek için duyguların galeyana gelmesi, sükûnet, loş ışık, konuya göre seçilen müzik yönünden ortamın müsait olması da şart benim için. Biraz okumak ve bir süre düşüncelerimi toparlamak da öyle… Yine böyle bir hazırlık anında ansızın şimşekler çakmaya, hava korkunç gürültülerle bombardımana başladı! .. Nasıl korktum! .. Gök öyle bir gürledi ki ne gürleme! .. Aman Allah’ım! .. Felaket geliyor! ..
Onur BİLGE
Hemen hemen her akşam bir yerlerden silah sesleri geliyordu, geceler cinayetlere gebe, sabahlar ağıtlıydı. Öğle vakitlerinde cenaze alayları seyretmeye alışmıştık, sloganlar dinlemeye, intikam duygusuyla sıkılan ve yukarıya kalkan yumruklar görmeye… Evimiz Akademi’ye çok yakın olduğu için bulunduğumuz caddede çok olay yaşanıyordu. Geceleri silah sesleri gelmeye başlayınca, tüm ışıkları söndürüyor, pencere önlerinden uzaklaşıyor, sokak bekçilerinin düdüklerini duyuncaya kadar perdeyi aralayamıyorduk.
Çıkar odaklarının kışkırtmasıyla kardeş kardeşi vuruyordu. İlerde, çok büyük hatalar olduğu mutlaka anlaşılacak davranışlar sergileniyordu. Dökülen kanlarla, iktidarlar değişiyordu. Her iki taraftan kıyıma uğratılan Vatan evlatları asla geri gelmeyecekti!
Bir hayatı bir kaç mısraya sığdırmış Onur Bilge Hanım. Tebrikler.
Onur beyi henüz yeni tanıdım şahsen tanımıyorum antolojiden tanıdım iyikide tanıdım.
Kendimce bir karar aldım her gün bir şirini okuyacağım tabi bu arada ben şiirlerini okuyana kadar şiirleri burda olursa. ALLAHA EMANET OLSUN....
O Bir Seven O Bir Gönül Dostu
Bütün Dostlar Güzel Hatıralar Hatırlatsın
Beni Size Sizi Bana Ölürsek Bir Fatiha
Ölmez İsek Hepimiz Hepimize Ebedi Hatıra