Onur BİLGE
Aşağı yukarı bize her hafta gelen, bizim de ziyaretine gittiğimiz, saygın bir dedemiz var. Babam hariç, evde herkes, Annem bile ona ‘Şerif Bey Amca’ diyor. Beyaz sakallı, heybetli, asil bir beyefendi… Hanımı da onun gibi... Nezih bir insan... Her gelişinde, ceketinin sağ cebine elini sokuyor ve küçük bir kesekâğıdı çıkarıyor, tertemiz sevecen tebessümüyle yüzümü okşarcasına bana uzatıyor. Almıyorum. Anneme uzatıyor. “Küçüğe getirdim.” diyor, yavaşça. Ceketin rengi ve kumaşı değişiyor, bu alışkanlığı hiç değişmiyor. Kışsa lacivert kaşe, yazsa krem rengi keten...
Her seferinde nane şekeri getiriyor. Hani şu yastık şeklinde olan, küçük, beyaz şekerler… Rüzgarlı şekerler… Ağzıma ferahlık, serinlik esiyor. Her gelişinde nane şekeri beklemeye başlıyorum. O demek, rüzgârlı şeker demek.
Onur BİLGE
Bursa’daki ilk yılımın defteri, benim için kârla, ülkem açısından zararla kapanmıştı. Annesi babası yanında olan mutlu öğrencilerdendim. Parasal hiçbir sorunum yoktu. Bir taraftan çalışarak ülke ekonomisine katkıda bulunuyor, onun huzurunu duyuyordum. Çevre edinmiştim. Pek çok arkadaşım vardı. Başta Define olmak üzere en yakın dostlarım Viranecilerdi. Bir yıl daha bitiyordu. Geçen yılın olaylarını şöyle bir hatırlamaya çalıştım.
Suriye'den kaçak olarak Türkiye'ye giren silahlı anarşistlerle güvenlik kuvvetleri arasında çıkan çatışmalarda, askerlerimizle köylülerimiz yaralanıyor, şehit oluyorlardı. Sabotajları engellemek için havaalanlarına komutanlıklar kurulmuştu. On bir ilde sürmekte olan sıkıyönetim sadece Sakarya ve Zonguldak'ta kaldırılmıştı. Milletvekili Abdürrahim Türk arabasında öldürülünce, iki aşiret birbirine düşmüş, on iki kişi ölmüştü.
Onur BİLGE
Her ne kadar bıkkın, yorgun, med cezir ortasında kalmış bir kum tanesi gibi görünsem de güya ezip geçenlere inat, o kadar çok iş bulmuş, o kadar çok görev yüklenmişim ki! Kimseyi görmüyor duymuyor, adım adım ilerliyorum; iyiliğe, güzelliğe, doğruya doğru! ..
Büyük şeyler küçücük şeylerde gizli. Çekirdekte ağacın gizlendiği gibi... Kavimlerin helaki, gözle görülmez bir mikropta saklı. Kocaman bir infilak, minicik atomda gizli… Atomun çekirdeğine ordu doldurulmuş! ..
Yokların arasında varlığının farkına
Vardığımda tutulup kalmışım ne yapayım
Takılmışım bir kere cazibenin çarkına
Her yeri kuşatmışsın hangi yola sapayım
Başka bir İlah yok ki söyle kime tapayım
Hayat sahnesinde biz gölgeleriz
Yerde bırakır mı hiç gölgeler iz
Sarp kayalıkları odalaştıran
Biri var Afyon’ da, onu buldun mu?
Daha kavuşmadan vedalaştıran
Kendini setretmiş, O'nu buldun mu?
Delinin kalbime attığı taşsın
Bin akıllı geldi, çıkaramıyor.
Ya Rab, İlâhi aşk dolsun da taşsın!
Kimse yeterince yakaramıyor.
İçi kırış kıyamet, mezarlıklar taşmıyor
Tonlarca kemik ve et; gafil, hâlâ şaşmıyor.
Oturup, düşünsene; kabirlerde neler var!
Ne yaptın bunca sene? Son durağımız mezar!
Gözlerde, darılgan saçak bulutlar…
Zorlu yağmurunda ben, sırılsıklam! ..
Aşkıma korunak, sıcak umutlar…
Gelecek belirsiz, buğulanmış, cam.
Bir hayatı bir kaç mısraya sığdırmış Onur Bilge Hanım. Tebrikler.
Onur beyi henüz yeni tanıdım şahsen tanımıyorum antolojiden tanıdım iyikide tanıdım.
Kendimce bir karar aldım her gün bir şirini okuyacağım tabi bu arada ben şiirlerini okuyana kadar şiirleri burda olursa. ALLAHA EMANET OLSUN....
O Bir Seven O Bir Gönül Dostu
Bütün Dostlar Güzel Hatıralar Hatırlatsın
Beni Size Sizi Bana Ölürsek Bir Fatiha
Ölmez İsek Hepimiz Hepimize Ebedi Hatıra