Kan ile gelen bağa aldanma,
Geride kalanlara takılıp kalma,
Gönülsüz geleni sakın alma,
Dünya dünya deyip yanma,
Destursuz sakın ola kapı açma,
Doğru söze nefret ile bakma,
altı odalı yalnız adam,
müstakil evinde ölü bulundu,
aslında yaşarken öldüğü çok sonra duyuldu,
gerçekten bir gerçek olduğunu,
öğrenmedim henüz bunun doğruluğunu,
yanılgıların yaşantıları boğduğunu,
Neşe alameti kalmadı gibi,
Sanki zindan dibi,
Nefes almak adetten hani,
Vakit gelse gitsek der gibi,
Gitmek her şeyi bitirecek mi sanki,
Zihin düşmana gerek bırakmıyor ki,
Halı üzerine ilmek ilmek dokunan bahçe,
Vakitlice serilesin diye yere,
Bir lokma helal ekmek uğruna,
Elden ele dolaştın gündüz gece.
Halı üzerine ilmek ilmek dokunan bahçe,
Dallara değen rüzgar,
Baharı gezdirir kucağında.
Bahardan sonra doğan Güneş,
Yaz taşır kollarında.
İki insanı bir etmedikten sonra,
Mevsim, hep kara kışta.
Koşturmalar,gülüşler ile dolup taşan yazlar,
Bir dolan bir boşalan taşlar,
Gönül doyuran aşklar,
Aç öldüren kışlar.
Mevsim sonda olsa Bahar,
Kuruyan dallar ve dökülen yapraklar,
Yeryüzünde amansız bir telaş var,
Bunlar uykudan önce son hazırlıklar.
Rüzgarın sesi yaklaşıyor ve kollarında ayrılık var,
Taşın kağıt, çivinin kalem olduğu zamanlardı,
Kim bilir ne meşakkatleri vardı.
Bir merkep bir mandaya baktı,
Merkebe yük mandaya saban kaldı.
İnsanoğlu yıllarca idare de gaz yaktı,
O dönemlerde kalemi dans ettiren şairler vardı.
Yeryüzünde adım atabildiğim her yer benim evim,
Bazı yerlere henüz gitmiş değilim,
İnsanları genelde tanımadan severim,
Onlarla tanışmak değil hiç niyetim.
Gökyüzü çatıdır yeryüzünü evi bilen garibe,
Toprağa sırt üstü yattığım an değmeyin keyfime.
Farz-ı misal kör biri,
Külfet değil de nedir gözbebekleri.
Açılmaz kapalı penceresi,
Karanlıktan öte kara perdesi.



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!