Düşle
-Homeros’ a selam olsun-
Dinliyorum doğanın ritmini
Peri dili şiir ve müzik
Naftalinim ol
Koru anılarımı
Varoluşumun güvelerinden
Düşüncelerimin güncesi
Geçmişim
Geleceğe olmasın asalak
Varsa hayatın sırrı
Diyorum ki
haz alabilmede belki de
küçük şeylerden
Oysa ben öyle miyim?
Burnum
ŞİİRDE SEVİSEL YOKSUNLUK
Seviyi yitirişteki yoksunluğun şiire yansıyışını düşünüyorum da, bu ağdalı duruşu anlayabiliyor muyum? Sanat eserlerinin yarısı neden zamanın donduğu, evrenin adeta başına çöktüğü o ana kilitlemiştir. Zamanın durduğu o ana saplanmış şiir, görmezden gelinebilir gibi değildir. Öyle ki durumu şiirinizde işlememişseniz, sanki gerçek bir şair değilmişsinizcesine bir beklenti oluşturulduğunu gözlemleyebilirsiniz. Buraya kadar belki kabul edilebilinir bir durum çünkü, şiirde herkes kendinden bir şey arıyor ve yüzyıllardır aşk hemen herkesin içine düştüğü bir durum. Hele birde toplumsal baskı ve töre gibi sosyolojik olgular hat safhadaysa, durum iyice psiko-patolojik bir hal alıyor.
Aşkın bitişindeki devasa yoksunluğun kaynağı, sadece o bireye olan sevi yani, aşık olunana yoksunluk değil de; aynı zamanda duyguların tadılarak öğrenilmişliğinden gelen ve yerine başka bir şey koyamamaktan kaynaklı boşluğa düşüş olduğunu düşünüyorum. O nasıl bir yoksunluktur ki, hayatımız bir daha asla eskisi gibi olamıyor? Dahası neden bu yaşanmışlık bir kazanım değil de kayıp olarak değerlendiriliyor? Her aşktaki yıkıcığın üstüne düşülürde, yapıcı kazanımları hayatın diğer alanlarında olduğu gibi, daima görmezden gelinir. Bitmiş hatta bir daha aynı yaşanamayacakta olsa, bu bir yaşanmışlık değer, yani olgunlaşmanın deneyimidir. Hayatımızda acının erdemini bilerek, ama acıya tapmadan devam edebilmenin bilgeliğine ermek gerektiğini savunuyorum. Nazım’ın de dediği gibi: tahir olmakta ayıp değil/ Zühre olmakta ayıp değil/ bütün iş tahirle Zühre olabilmekte/ yani yürekte/ yani sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı… Kabaca şiir yaşanmışlığımızın yansıması ise, hayatta bir denge ve bu denge nerede? Duygulanımlarımız ne kadar doruktaysa, (yoksunluk) düşüşte o derecede sert oluyor denilebilir mi?
kadında bir yan var ki
regli gibi bitip tükenmeksizin kanayıp durur
gebe kalıncaya değin yeniden doğmaya
ilk defa kadınlığımı keşfetmeye çalıştığım şu günlerde
gördüm ki içimdeki kanayan çentik, kanayan eksikliğim ben
meğer bi sevgi dilencisiymişim
Yüzündeki güzellik ruhunda gizli,
Buna can dayanmaz bilesin Nurten.
Zalime siper al bükme boynunu,
Taş diye serdigin yol olmaz Nurten.
Hayat bazan kör baksada insana,
Geleceği görmek
Karamsarlık mıdır
Ki öyleyse
Kendini kandırmak niye
Ve niçin
Niçin gözardı uyumak
Meğer bir truva atıyım
Deneyim acıların özetiymiş
Ey kendimle baş başalığım
Ah, ah zamana karşıt başkaldırımmış
Gerçeği arar divane gönlüm
Hasretim, pervasız hürriyete aşıkmış
Gitme annem
bilemezsin nasıl korkuyorum:
yüreğim sızlıyor, şimdiden
annem; söylemeye de dilim varmıyor ama,
gün gelir de, kızını, meleğini
yani yalnızlığa gömüp de
çok güzel bir metin okudum tebrikler... siz yeterince engeli sıralamışsınız fakat ben de kendimce birkaç önemli madde eklemek istedim :)
benim bakışımın açısından bazı temel engeller şöyle;
tamamen sahip ve hakim olamadığımız, beden ve bedenlerimiz, bilinçsiz istek ve arzulara gark olmuş ...
Harika bir kalem
onu okumaktan çok büyük keyif alıyorum
ve sevgili ali beyin söylediği gibi
şiirleri müthiş
kitabını bekliyoruz mutlaka
sevgiler
kibar