sarhoş oluyorum galiba
başım dönüyor hafiften
bir elimde,
şarap kadehim
diğerinde sigaram
saat 22. 30
gel,
beni anlatmak istiyorum sana.
sevgimi,
sevincimi...
ellerim,
ellerinin içinde,
sevgi dokudum gönül tezgâhımda,
kin nedir, nefret nedir bilmedim,
rengim ak oldu hep,
kara / yı öğrenmedim...
sevdim, koşulsuz,
sabahın eri mi zaman, tam ortası mı gecenin zindan karası,
içimin ayazından mı donuyorum, karakıştan mı,
kavruluyorum ateşler içinde, yakan od mu, ayrılık mı,
yaşıyor muyum hala, ya ölümüyüm soluk alan,
akan gözlerimden yaşlarım mı, acılarım mı, belli değil...
Sordu, anne nedir diye,
Saçını kim taradı dediler,
Tarağın acısıydı hatırladığı
Düşündü, anlamadı,
Tekrar sordu,
Annen seni severdi dediler…
ne kadar doğru benzetmişiz,
bir altındayız,
bir üstündeyiz,
tahtaravaliinin derken...
biz ki,
eksiktik,
bir kaç kırmızı gül,
yan yana...
her birinin hikayesi ayrı,
bir tanesi,
çingene kadının sepetinden seçilmiş,
ılık bir ekim gecesi,
insanın içini üşüten,
kahreden,
sonbahar…
yağar yağmurlar alabildiğince,
parklar boştur...
bir lokma ekmek için,
Sonradan hastane olduğunu öğrendiği, o kocaman evde ikinci gecesiydi. Bütün gün arkadaşlarını tanımaya çalışmış, isimlerini öğrenmiş, diğer odaları görmüştü. Ayşe hep yanındaydı, hiç bırakmamıştı elini. Her yeri o gezdirmişti... Bahçeyi dolaşmışlar, kocaman söğüt dallarının içinde yıkandığı havuzun etrafında oturup küçük, kırmızı balıklara ekmek atmışlardı..Ayşe’nin de bir ağabeyi varmış ve oda çok seviyormuş Ayşe’yi, tıpkı Ayşe’nin onu çok sevdiği gibi. İkinci sınıfa gidiyormuş. Bir ay olmuş buraya geleli. Durmadan konuştular, her şeyi anlattılar birbirlerine, sanki yıllardır beraber yaşamış gibiydiler.
Sonunda gün tükendi ve yatma saati geldi. Titredi bir an..Yine üstüne kapanacak o büyük kapıyı düşündü. Sevdiği her şeyle arasına girmişti o kapı. Annesi, ağabeyi, kedisi, arkadaşları, okulu, öğretmeni velhasıl tüm sevdikleri ile arasında aşılmaz duvar olmuştu. İşte şimdi yine kapanacaktı...Ve tüm dünya, dışarıda kalacaktı. Geceliğini giydi. İyi geceler dediler Ayşe’yle birbirlerine... Hemşire abla da 'iyi geceler, Allah rahatlık versin 'dedi ve kapıyı kapattı...
Ne kadar uyumuştu bilemiyordu. Gecenin bir vaktinde korkarak uyandı. Rüya görmüştü. Evine dönmüştü rüyasında ama evi yerinde yoktu. Annesi, babası, ağabeyi, kedisi hiç kimse yoktu. Soracak birilerini aramaya başladı... Her zaman ekmek aldığı bakkala gitti.'Neredeler, nereye gittiler, evimize ne oldu ' diye sordu..Kimse cevap vermedi sorusuna. Sokağın ortasında kalakalmıştı, ne yapacağını bilemeden, çaresiz...
O sıkıntıyla uyandı, üşümüş müydü terlemiş miydi bilemedi, midesi iyi değildi. Tuvalete gitmek istedi, her yer öylesi karanlıktı ki, kapıyı bulamadı... Seslendi ' kimse yok mu' diye, sesi çıkmadı... 'Anne ' dedi... 'anne neredesin niye bıraktın beni, şimdi ne yapacağım ben? '...Yatağının üstüne oturdu; ağlıyordu... Daha faza dayanamamıştı çünkü.. Sabah olup herkes uyandığında neler olacaktı kim bilir, nasıl anlatacaktı olanları. Çok ağladığını, çok utandığını nasıl anlatacaktı. Annesi onu bırakıp gitmeseydi bütün bunlar başına gelmeyecekti, neden bırakmıştı sanki. Anlamıyordu bir türlü çocuk aklı.
Ayşe’nin elini yüzünde hissetti birden. Göz yaşlarını siliyordu, anlamıştı... Yavaşça tutup aşağıya inmesine yardım etti. Baş ucundaki dolaptan temiz çamaşır ve gecelik çıkardı, değiştirdiler ellerinden geldiğince... Ayşe yatağın üstünü örttü...'Üzülme 'dedi.. 'sakın üzülme, kimse bir şey demez' dedi ve Ayşe’ nin yatağında sarılıp birbirlerine uyudular...
bulutlar da görürsün bir gün,
bekleneni,
ve,
o,
gelir...
senin gördüğünü görür,




-
İbrahim Taner Ateş
Tüm YorumlarAntolojide ilk yorumum bu ve soyad daşıma özel oldu...
Soyad daşım şiirlerinizi okuyorum kurduğunuz cümleler yazın ortasında yağan yağmurlar kadar serinletici.....
Yüreğinize sağlık....