Ortadan ayrılıp, iki taraftan örülmüş saçları dizlerine değiyordu yürüdükçe.. Karpuz kollu elbisesi kırmızıydı.... Odanın ortasında durmuş öylece bakıyordu etrafına… Korku dolmuştu, o yemyeşil çocuk gözlerine. Bilemediği bir şeyler oluyordu birkaç günden beri… Ama bu sabah daha başkaydı annesinin telaşı. Bir süredir devam eden hazırlıklar sona ermiş, içine giysiler, çamaşır, gecelik, havlu ve terlik yerleştirilen küçük valiz, kapının yanına konmuştu...
Bir şeyler oluyordu. Bütün tanıdıkları, ellerinde oyuncaklar, çikolatalarla gelip, öpmüşlerdi yanaklarından… 'Orada oynarsın bunlarla 'demişlerdi.. Neresiydi orası...Hiç kimse bir şey söylemiyordu ki..
Sonunda annesi 'hadi' dedi... 'gidiyoruz'... Anneannesine değildi bu gidiş Belliydi. Komşu Sadiye teyzeye hiç değil. Düşündü. Çıkamadı işin içinden. Bilemedi.. Küçücük yüreği acıdı. Korkuları daha da büyüdü. Kış ortasındaymış gibi üşüdü içi. Eğilmiş bilekten bağlı ayakkabılarını giydiren annesine baktı. Dudakları kıpırdadı,soramadı.. Kelimeler çıkmadı küçücük dudaklarının arasından. Takıldı kaldı boğazına.
Sımsıkı tuttu ellerinden annesinin. Önce otobüse bindiler. Bir süredir öksürüyordu. Daha öncede doktora gitmişlerdi aynı otobüse binip. Biraz rahatladı. Ama fazla sürmedi bu rahatlık. Şimdi de iskeleye doğru gidiyorlardı.. Sonra bir vapur yanaştı. İnsanlar indiler.Kocaman insanlar. Kalabalık insanlar. Onlardan boşalan yerlere oturdular içeriye girip...
Ve ardında simsiyah bir duman bırakarak ayrıldı vapur iskeleden. Geride kaldı bildiği her yer, her şey. Bembeyaz kuşlar, kanat çırpıyorlardı etrafta, sanki canları acıyormuş gibi bağırarak …' Martılar 'dedi annesi...,,Daha da ürktü. Çığlıklarını duymamak için küçücük elleri ile kapadı kulaklarını. Evdeki saka kuşları böyle bağırmıyordu hiç. Şarkı söyler gibiydi onların sesi... Bazen de ninni..Martılara' gidin 'demek istedi. 'gidin,dolaşmayın etrafımda' .... Bir şeyleri koparıyordu sanki martılar, lokma lokma eksiliyordu bedeni durmadan. Küçülüyordu gitgide. İyice kapandı içine.
Bir süre sonra 'geldik' dedi annesi. Bembeyaz köpükler sarmıştı vapurun etrafını. Yavaşça yanaştı iskeleye. Şaşkın bakındı etrafına. Üsküdar yazısını okudu bir tabelada. Neden sonra bitti yollar, yürüyerek. Kocaman bir kapının önündeydiler şimdi. Üzerinde “Validebağ Prevantoryumu” yazan kocaman bir kapı. Bir bahçeye girdiler. Uçsuz bucaksız bir bahçe. koşuşan çocuklar vardı içinde. Gülen çocuklar, bir ağcın dibine oturmuş, içini çeke çeke ağlayan çocuklar. Annesinin arkasına saklandı, kimseler görmesin diye. Ama beyaz önlüklü, saçlarında tokayla tutturulmuş kep olan bir abla, uzandı tuttu ellerinden...'Hoş geldiniz',dedi... Bir odaya aldı onları. Beyaz bir odaydı. Annesi çantasından bir kaç kağıt çıkardı.Masanın başında oturan adam okudu kağıtları, imzaladı. Mührün kağıda değdiği anda çıkardığı ses yankılandı duvarlarda. Büyüdü, büyüdü, büyüdü... Sebebini hala anlamakta zorlandığı korkularına karıştı. Daha bir sıkı tuttu annesinin ellerini. Sonra bir başka oda. Bir tane daha. Bir başka kapı açıldı. Bir sürü masa gördü içerde. Her masanın etrafında çocuklar oturmuş, yemek yiyorlardı. Beyaz elbiseli abla 'hadi 'dedi...'gel, sende arkadaşlarına katıl,'.
etrafını sarsa da geceler, kömür karası,
O, hep yeşile boyadı umutlarını,
bezese de yiten yıllar saçlarını aklarla,
inadına çocuk kaldı yüreği, kar beyazı...
taşa kesmiş yürekler, olmuş çöl ortası,
uçsuz bucaksız sularda,
kulaç atmak gibi seninle yaşamak.
aşkın şarkısını dinlemek,
sonsuz derinliklerde...
bir anda kanatlanıp,
neden hüzün denince akşamlar gelir akla,
hüzünlenemezmi kalpler gün ortasında...
hep karanlık çöküncemi akar yaşlar gözlerden,
ağlanamaz mı tan yeri ağarırken...
01.05.2007
bugün benim miladım,
doğum günüm...
acılarım var sanırdım bügüne dek,
ama,
bügün gördüm acının ne olduğunu,
ne devler,
ne de cüceler...
devekuşu gibi insanlar,
kuma sokmuş başlarını,
oysa,
herkes biliyor sahte saklanışlarını,
dalgaların fısıltısını dinledim gün boyu,
yumuşacık, sevgi doluydu,
sesin gibi..
uzattım elimi dokundum usulca,
sardılar sımsıkı,
bilirim,
soluksuz özlemlerdesin.
kolun kanadın kırık,
çaresiz,
karaya vuran balık gibi,
ölmektesin...
gecenin bir vaktiydi,
seslendi uzaklardan can
yalnız odalarında kadın, irkildi,
aydınlandı sevgi dolu yüreği,
duyduğu muştu'dan...
“ üzülme “ diyordu, yanındayım her an...
Antolojide ilk yorumum bu ve soyad daşıma özel oldu...
Soyad daşım şiirlerinizi okuyorum kurduğunuz cümleler yazın ortasında yağan yağmurlar kadar serinletici.....
Yüreğinize sağlık....