kuş sesleriyle,
uyandım her sabah,
yeşilin binbir tonun da,
yıkandı gözlerim.
çoşan derelerin sesinde,
arıttım yüreğimi...
sevdalı bulut gibi esti rüzgarlar saçlarına...
uçsuz bucaksız bir sahildi, düş gibi.
şişeden içilen sıcak şarapmıydı onları sarhoş eden,
yoksa birbirine kilitlenen gözlerimi,
sarındılar sessiz dalgalara verip elele.
bir martının kanadında şimdi anılar,
onlar kadar özgür,
onlar kadar saf,
onlar kadar ak,
umuda kanat çırpıyorlar.
benim de yüreğim kanatlandı onlar gibi,
çocukluğumu geri istiyorum ben,
büyümeyi hiç sevmedim.
seksek oynayayım evimin önünde,
bazen saklambaç,
bazen körebe,
anneannem ısıtsın tutup sımsıkı,
ne zamandır yazmak istiyordum sizlere.
hastalığım ,
bu duygumu daha da körükledi,
acılarımla boğuşurken bir yandan,
içimdeki ses,
'gecikiyorsun,şimdi zamanıdır,durma hadi'
yine uyku yok gözlerimde,
gün ışıdı.
sabah ezanları okunuyor dört bir yanda,
teker teker yanıyor,
komşu pencerelerin ışıkları...
sensiz bir güne doğuyor güneş.
iki damla yaş oldu özlem,
titredi,
gözlerinden,
düştü yüreğime,
derinlere....
sustu diller,
bir gün,
pencerem çalındı,
yavaşça.
döndüm baktım,
mavi gözlü bir martı,
konmuş,
Aylarca emek verdik,
Nihayet erdik sona,
Konserimizi verdik,
Yirmi dokuz nisan da...
şefimiz Şeref Gülsün,
Antolojide ilk yorumum bu ve soyad daşıma özel oldu...
Soyad daşım şiirlerinizi okuyorum kurduğunuz cümleler yazın ortasında yağan yağmurlar kadar serinletici.....
Yüreğinize sağlık....