Hamur teknesinde ekmek yoğuruyorum, kanla! !
Ne dramlar yaşanıyor dört bir yanda.
Yüreğimiz acı dokuyor sabırla.
Yaralarımız çiçek açıyor kanla! ! !
Bu tren gitti mi gelmez,
Ya Rab! Onsuz geçen bir gün daha gösterme.
Ya Rab! sonu görünmeyen yollarda inletme.
İncecik belinden tutmadan,
Kolumu boynuna dolamadan,
O'nu benden çalma.
Ya Rab! İçinde aşkımı, sabrımı,
Bir demet huzur için,
Dik başlı, inatçı ruhumu,
Sıcak havalarda,
Serin sularda yüzdürdüm.
Çiçekli bahçelerde,
Ne laleler, ne güller derlettim.
Bir sır dolaştı alayı,
Telli gelin Hüsna'ya kaçtı.'
Dudakları seğirdi Osman dedenin.
'Bir parmak bal almadan,
Helal etmem onu yabanın itine'
Diye gürledi.
Eski bir evin penceresinden,
Seyreder gibi dünyayı,
Görmek istediklerimi görerek.
Yaşadıklarımı değil,
Yaşamak istediklerimi düşleyerek,
Geleni değil,
O gün sana gelmiştim.
Balkondan sızan gölgeleriniz,
Ve sokağa taşan gülüşleriniz,
Anladım ki; çok mutlu,
Bir sohbet içindesiniz.
Şaban! Ellerin kaba, gülüşün kaba,
Bakışın kaba, giyinişin kaba.
Nerden bileceksin?
Ağzına gem vurulup. incelik öğretilmemişse!
Taşı işler, mermeri oyar gibi yontulmamışsa!
Yerlere kadar eğilmeyi,
Küme küme bulutlar,
Kara bir perde gibi, göklere çekilmekte,
Kızıl alevlere bulanmış, yanıyor Niğde!
Çığlık çığlığa karışıyor,
Kulakları yırtarcasına tırmalıyor.
Niğde kızıl alevlere bulanmış yanıyor! ..
Bir kış günü dünya evine girdik onunla,
Sonsuz hayallerimizi,
Umutlarımızı paylaşacaktık.
Hep böyle güzel mi olacaktı! ...
Kapılar açılacak, gözleri gülerek,
Sözcükleri hasret mi kokacaktı? .
İki oğlancığız aynı köyde
Sarmış sarmalamışlar bizi,
Analarımız aynı zamanda
Kesmişler sütlerimizi.
Çobandım sarı kızların peşinde,
O oduncu oldu baltası belinde,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!