Olgun çocuklar doğurdum
Yaralı yanlarımdan
Kafiyesi kendinden menkul
Çağ şarkılarıydılar
Saçları sakalları ve etekleriyle
Döndüler
Bu sisli, bu göz gözü görmez,
Bu kanıksanmış, puslu hava.
Her sabah geçip metropol tezgahından,
Damarlara yayılan bu uyuşturulmuş kan.
Şu, yatağından taze bir güne uyanılamayan bağımlılık,
İnsanı sevmek bir kediyi sever gibi
Tırmalarken elini ya da yediği kaba tükürürken
Gelse de nankör
Sırf yumuşak olduğu için tüyleri
Bazen sevdirdiği için mırıl mırıl kendini
Bu yeterli faktör
Ah, ne hoştu aşk ile savrulmak
Gökyüzünden uzanan salıncaklarda uçmak
Aklı ateşi kullanmaktan başka şey sanmak
Düşünce ağaçlarının gölgesinde uyumak ne hoş
Tersinden bakmak varoluşumuza
Binlerce yıl verdim uğruna
Az değil
Ne ayaklar
çarıklar telef ettim
Şimdi işlevsiz bacaklarımda bayraktan devşirme bir utanç
Karşı kaldırımda bekleyen tekerleği
Cesaret,
Işığın ne güzel senin
Büyüleyişi
Etrafında pervaneleri döndüren enerjinin
Saçlarının her bir dalına tutunup başka biri
Kaç güneşi aşındırdı
Kaç ay’ı soğurdu çatıları
Üzerinde kaç insan koşuşturdu
Başlangıçları sona bağladı
Çizgi
I
Her kelebeğin, diyorsun bana
Üşenmeden parmaklarıyla
Tanrı boyarmış kanatlarını
Üflermiş sonra
Çiçeklerle bahtiyar
Uzun zaman önceydi
Uzundu zaman
Karanlıktı
Hücreler bölündü
Hücreler öldü
Dönen döndü
Karanlıksa
Seni ilk gördüğümde tanıyamazsam
Telaşa kapılma.
Aramızdaki gizli dil olsun heybetli ölümler;
Bir yıldız kaysın gözüme gözlerinden,
Belki tuttuğum dilekler gelir aklıma.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!