Düşkünlüğün düşürdüğü kalabalıkta
En ağır yükündür yalnızlık,
Başka hiçbir şeyi taşıyamazsın.
Yanarken dizlerin kanın kızıllığında,
Acıyı, kendini görerek duyabiliyorsan ancak
Körelmiş ruhunla hakkın yok! Kimseye acıyamazsın.
Ne zaman yetersiz kalmışsa
Şehirlerin kanalizasyonları,
Sokaklara hâkim olmuştur
Yolsuz kalmaktan korkan,
Lağım orduları.
Kürsülerde uzun kuyruklu kemeler,
Sadece izlerden ibaret miyiz yoksa,
Yoksa Tanrılar doğruları mı fısıldıyor kulaklarımıza?
Ara sokaklarda, çıkmazlarda,
yalnızken bir denizin kıyısında...
Kuyularda ölüyken,
Karda donarken,
Kimliksiz bir zaman bu
Kimliksiz ve kimsesiz
Bir sokak çocuğu gibi kış gecelerinde
Altındaki banktan
Ve üzerindeki gazetelerden daha değersiz
Biz söylenmemiş onca söze sahipken,
Ayrı ayrı yerlerde susup,
Aynı yoksullukla ağlıyorduk.
Ne geldiğimiz yer belliydi,
Ne gideceğimiz yeri biliyorduk.
Yollar ve yılanlar aynı şeyi anlatıyordu,
Senden sonra denizlere atlayıp
Akşam vapurlarında yüzerken ben
Ve sen geride kalıp
Başka biri olmaya başlarken
Ağlara takılmış bir balık gibi can havliyle
Bulduğum ilk yırtıktan sahile atlarım
Bu gece uyumadım İstanbul’a
Ankara’ya, Bursa’ya, Adana’ya
Hatta kumsala sıfırdı evler Tarsus’ta
Sıcacık saçlı çocuklar yavru yengeçler toplardı
Ben, denizatları arardım umutsuzluğa
Sana, bana ve diğerlerine
Yalnızlık denilen ıssız bir adayım söz deryasında
Bir dalga senden
Bir dalga geceden
Bir dalga ki çıldırmış hasretinden
Gel canım
Öp beni uzanarak geçmişten
Savunduğun düşüncedeki kararlılık
Kullandığın sözün azlığına denktir
Çok söze ihtiyacın varsa şayet
Karar perdesinden uzak
Hala tartıyorsun demektir
Sen
Aşkım benim
Yoksul ruhumun açlık paniği
Birini çok severek mi
Çoğuna dağıtarak mı toplasam kendimi
Vurgun yemeden magmaya dalabilir miyim?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!