G Ü N L Ü Ğ Ü M D E N – 48
Dişim ağrıyor Tutku. Psikolojim de, tam düzelmiş değil. Uykusuzum, ama berbat olmamaya çalışıyorum. İşteyim yine. İyi ki işteyim. Evde kalmam, daha kötü olurdu benim için.
Sevgili Tutku! Ben dün, hiç düşünmediğim biçimde, çok kötü bir şey yaşadım. Ve etkileri daha geçmedi. Hala da, acaba bir kabus mu gördüm? Diye düşünüyorum.
Yağmur’la, işe geldim. Masamı kurduk. Ve evine gitti. Az sonra, beni aramaz mı deponun anahtarı, cebimde kalmış diye? Yağmurcuğum, o anahtar tek ve onu getirmek zorundasın.Bir sürü insan, malzemelerini oradan alıp, standlarını açacaklar. Dedim. Hayır getiremem.Yoruldum, terledim, gelemem demez mi? Başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Duyduklarıma inanamıyordum. Hatalı olan oydu ve bu sözleri, ancak bir deli söyleyebilirdi. O kadar haksız, öylesine mantıksızdı ki…Onu ikna etmeye çalıştıkça, karşı koyuyordu. Tam o anda da, kadınlar geldi, anahtar nerede? Diye.
Bir de telefonu kapatıyordu. O zaman kendin söyle deyince de. Beni o insanlarla muhatap etme diyordu. Artık gücüm kalmadı ve ağlamaya başladım. Sinirlerim çok bozulmuştu. Kadınlara durumu anlattım. Onlar benim ağlayışıma üzüldüler. Olur mu hiç öyle şey? Ara bize ver dediler. Dediklerini yaptım. Onlara getireceğini söylemiş. Ama ben kendimi tutamıyorum.Nasıl ağlıyorum? Nasıl ağlıyorum? Seval geldi sarıldı bana, Nilgün abla ne olur ağlama? Diye. Ağlarken, kimsenin bana sarılmasına alışık değilim. Bırak beni diyerek, uzak bir köşeye gidip ağladım, ağladım. Lokantacı Mustafa, ağlama gel yanıma diye çağırıyor. Ben hep ağlıyorum.
Dayanamıyordum, inanamıyordum. Yağmur bu muydu? Bir sorunumuz yoktu. İkimiz de, birbirimizi hoş tutuyorduk. Ama bu yaptığı, çok büyük bir terbiyesizlikti. Ve psikolojim çok kötü bozulmuştu. Dün saat 15,30 dan sonra, yatana dek hep ağladım. Yatağımda da ağladım. Ben çok üzülünce, kolay düzelemem. Birikimlerim de varmış demek ki.
G Ü N L Ü Ğ Ü M D E N – 43
Tutku şimdi akşam oluyor. Bu gün öğlen yine denize gittik Yağmurla. Hava öyle sıcak ki…Biraz yanayım diye, sıfır kollu bir bluz giydim. Bu gün yine, biraz uzakta kaldım denizime. Ama upuzun bir yol giderek, nasıl daha yakına gidebileceğimi keşfettim. Biraz cesaret edersem? On-onbeş metrelik bir rampa ineceğim. Sonraki yol düz. Ve çok yaklaşıyor denize. Sanırım cesaret ederim. Bu gün o, keşfi yaptığımda yalnızdım. Yağmur tahta bir kanepede oturuyordu. Yine kaçmıştım zaten.
Yağmur, kendi halime bırakıyor beni. Sadece izliyor. Hareketliliğimin, doğal olduğunu, içimden geldiğini anladı. Ve her şeye karşın, kontrollu olduğumu da gördü. Korkmuyor artık. Ne yapayım? Hiperaktifim işte.
Harika mavilerle, yüklüydü Akdeniz bu gün. Bembeyaz köpüklerle, oynaşıyordu dalgalar. Çok güzeldi. Biraz da olsa,dalga seslerini duyduk. Kokusunu içimize çektik. Tam öğlen sıcağıydı. Bir saat anca durabildik.
Olsun, yine de bedenimiz güneş gördü. İliğimiz-kemiğimiz ısındı. Her gün biraz açık havaya ve güneşe çıkmak gerek. Benim de, denizi görmem gerek. Hem de, çok uzak değilken. Onunla, öyle mutlu oluyorum ki. Sakinleşiyorum, ruhum bayram yapıyor. Nedenini bilmiyorum.
Dün, Kaymakam beye, mail atmıştım. Bu gün yanıt vermiş. Benimle ilgilenilmesini söylemiş. Dilerim, en kısa sürede, burada stand açabilirim. İş istemiyorum, maddi yardım istemiyorum. Onurumla, kendi işimde çalışabilmek için, sadece bir yer istiyorum. Çabuk olsalar, iyi olur. Bir an önce, hayatımı kazanmam gerek. Zamanı, iyi değerlendirmeliyim. Yaz geldi bile. Ve hayata karşı direnebilmenin, en önemli şeylerinden birisi: Maddi yönden, olabildiğince güçlü olmaktır. Allah kimseyi, kimseye muhtaç etmesin. Böcek gibi, ezmeye kalkıyorlar hemen. Bana yapamazlar. İzin vermedim asla ve vermem de. Ama veren el olmak: Alan el olmaktan, her zaman,çok-çok daha iyi. Ben: Gerçek ihtiyaçlılara, hep veren el olmak istiyorum. Bunu, olanağım olduğu zamanlarda yaptım. Çok güzel bir duygu. İnsanlık görevi bu. Ama içinden gelirse? Güzel. Görev olsun diye yapmadım, yapmam da.
G Ü N L Ü Ğ Ü M D E N – 44
Tutku’cuğum her şey yoluna giriyor yavaş yavaş. Yarın işe başlıyorum. Çok seviniyorum. O, çok sevdiğim standımı kabul etmediler. Ne yapayım? Anar’ın verdiği masayı kullanacağım artık. Çalışacak bir işim ve günlük gelirim olsun da. Stand içimde kalsın. Çok seviyorum o standımı.
Yarın haber vereceğim. Zabıtalar, gelip beni alacaklar ve çalışacağım yeri gösterecekler. Farklı bir dönem başlıyor, benim için. Artık dışarıda, yani, sokakta çalışacağım. Bu kez:Turistlere yönelik olacak satışlarım. Biraz İngilizcem idare eder de, Alman’cayı ne yapacağım? Bilmiyorum. Öğreneceğim mecbur.
Saatleri uygun. Saat: 15-16 gibi açarım, gece, 24-1 gibi bırakmamı söyledi zabıtalar. Gündüz ev alışverişimi de yaparım. Deniz kıyısına da giderim. Gece’nin o, geç saatine de alışacağım. Tatile geldiğimizde, Gülay’la 24- 1’den önce dönmezdik Apartımıza.
Yazın burada böyle. Gece yaşanıyor. Güzel oluyor. Cıvıl cıvıl, ışıl ışıl. Ama şimdi farklı bir konumda olacağım. Yine de güzel olacak. Zaman bakalım, neler gösterecek? Farklı deneyimler yaşayacağım.
Kendi işimi yarattım, istediğim yerde çalışabiliyorum. Kimselere muhtaç olmuyorum. Kirasını ödeyebildiğim evimde, istediğimce yaşayabiliyorum. Benim durumumdaki birisi için, bir evde, tek başına yaşamak: Gerçekten, olağanüstü bir mucize. Ama benim için değil. Çılgın bir cesaret. Zaten hemen herkes de, delisin sen diyor. Umurumda değil. Akıllı olanları da görüyoruz.
Saçlarını buğday başakları gibi savurma be sarışın kız
bakışlarını kalbime ok ok saplama be sarışın kız
Nisan yağmurlarınca içli içli ağlama be sarışın kız
çöllerde kalmış mecnuna döndürdün beni anla besarışın kız
tenin gül yaprakları kadar yumuşak buna dayanılmaz be sarışın kız
ellerin gökteki bulutlar gibi ak pak ama okşamaz be sarışın kız
Yalnızca tanrı tektir derler
öyleyse sen nerelerdesin
duvarlar konuşmuyor soğuk
geçmiyor günler geceler
yapayalnız ellerim yüreğim
üşüyor düşlerim bile
Ben çoktan nuttum
senli benli şiirleri
yüreğim se yürek değil
robotlaşmış et parçası
ve sensizlik öylesine işlemiş ki içime
ağıt olmuş her bir gülüşüm
Yaşamalıyız bu günleri biliyorum
sıkarak dişlerimizi
üç derdin en beteriyle
paramparça boşluklarda
dolu vurgunu dallarca
yitirsek de çiçeklerimizi
Biliyor musun gözlerimdeki pırıltı sensin
içimdeki sevinç ve bütün güzellikler
sevgi doluysam evren evren
incecik sazlarca fırtınaları aşıyorsam
sımsıcak gülüşlerle meydan okuyorsam dünyaya
elimdeki kırıntılarla görkemli saraylar yapıyorsam
SİRENLER BU KEZ BENİM İÇİN ÇALMIŞTI
Bana bir haller oldu. Üst üste, olumsuzluklar yaşadım. Anneme çekmişim. O, çok tez canlıydı, ama ben hiperaktifim. Fazlasıyla hareketliyim. Ne yapayım? İçimden geliyor o enerji.
Bazen iyi olmuyor çok tez canlılık. Dün gece, Yağmur’la Hakan beni almaya geldiler. Malzemelerimi topladık. Hakan depoya götürürken, Yağmur da arkasından gitti. Ben hep kendim iniyordum kaldırımdan ve yola çıkıyordum. Onlar da,yetişiyorlardı bana.
Dün gece de her zamanki gibi,kendim iniyordum ki… Arabam büyük bir hızla arkaya devrildi. Şiddetli bir biçimde başımı yola çarptım.
Kendimi kaybettim bir süre. Beni kimler kaldırdı? Nasıl kaldırdılar? Hiç anımsamıyorum. Biracık kendime geldiğimde: Kollarımın-bacaklarımın çok kötü uyuştuğunu. Başımın ağrıdığını ayrımsadım. Yine kısa bir süre, kendimi kaybettim. Sonra, Yağmur’un bir yanımda Seval’in durduğunu gördüm. Yağmur çok korkmuştu. Ben tümünden daha çok korkmuştum.
Yağmur durmadan, iyi olup olmadığımı soruyordu. Seval, başımı kontrol etti. Şişlik var, hastaneye gitmesi gerek dedi. Başım ağrıyor ve bir yeri çok acıyordu. Midem de bulanıyordu. Seval, elimi okşuyordu. Güç vermek için. Zaten ben de, tüm gücümle, kendimde olmaya çalışıyordum. Ambulans çağırmışlar. O gelene dek, beni kendimde tutmaya çalışıyorlardı. Çok yorgundum, uyumak istediğimi söylüyordum hep. Hiçbir gücüm yoktu. Bilincim, gidip geliyordu.
Seni çok seviyorum
bil siyah çikolatam
bir şiir tadındasın
günlerde gecelerde
hep seni yaşıyorum
tek seni yazıyorum
Yaklaşık üç yıldır tanıyorum kendisini...
tam bir insan evet tam bir insan.
her hücresi sevgiyle yaratılmış sevgi abidesi muhteşem bir yürek...
umudu görmek isterseniz, Nilgün Acara bakınız.
sevgiyi görmek isterseniz yine ona bakınız.
bir insan nasıl olmalı diye dşünüyorsanı ...
Seni merak ediyordum. Şiirde ustalaşmışsın; kutluyorum.