çamurlu kaplı duraklar
çökerim karalara ayça
erişilmek istenmez
başka bir dünya.
kirli camlar ardında…
Dehlizlerde anafor mabedim ruhum
Buluttan nem kapar yaprak
Şafaktan şafağa koşar adım çıplak
Şarabi buru yağmurum bugün
Ey cennetlik gökyüzü
Mürekkep yalamışlar dünyası
Saçaklı bulutlarda saçaklı
Gözlerimizde serpinti
Kar mı yağar?
İmgeler usumda yırtılır
Gitmek de var kaderde / Ölmek de var o sevgilinin uğruna...
Arnavut kaldırımlarında
Gümüş yeleli atlar dörtnala /Koşturur bahtımın karalarını
Süsleriz kıyısını arabanın yaldızlarla...
Sahte melekler sahte
Beyaz saraylarda beyaz
Bu yalnızlık bize ait değil
Bir siyah bir de boyu kısa- uzun
Dost bildiğim aynalarda
Kardeşim!
Ahmet Mehmet Barış Asker Türk biberi yakar yakar
Değme taşa değer başa adı sade göğe yazılıdır
Dokuz ayın çarşambası bir araya gelse
…Ey Tanrı’nın habercisi…
Kara parçaları arz edilen yer
Şu kalemarkasında binlerce çığlıklar
…Yalnızlıklar… Yalnızlıklar…
tebrikler... başarılar
Sevgili Alaz,
Hep büyük şiirleri sen mi yazacaksın. Sonra bize ne kaldı. Bu şiirinde de dağ çiçeklerinden başladın, kent merkezlerine indin..İnsanın kalbine girdin. Neyse 'Umutsuzluk Yok..' Bu daha da güzel. Eline sağlık Nil usta..Gerçekten ustasın her hususta..