Küser güneş
damlara çöker karabasan
kazan karası ağı zaman
yedi kat dibe batan hülyalar
aşkın ayak seslerine tutunmuş ayrılık
bitap
Arşimet yıkanmak için bir hamama gittiğinde, havuzunun içindeyken hamam tasının ağırlığının azaldığını hissetmiş ve 'Buldum, buldum' diyerek hamamdan fırlamış... Bir bilinmeyene ışık tuttuğu hazzınla ama çıplak!
Aynı duygu ile kendi küçük dünyamda gece yarısı sayıkladım durdum 'Buldum, buldum' diyerek... Peki, neyi buldum? Benden önce bu yaşlı dünyada bulan vardı tabi bu duyguyu...
İlk değilim ki... Son hiç değil. Abartılacak neyi var bunun demeyiniz sakın.
Kıvırmayınız burnunuzu. Patentini alacak değilim.
Ne kadar çıplak olduğumuzu buldum... Buldum.
Yağmurlara tutulduk
“Bir İstasyon Bin Hüzün “/ Bin sigara yakılır
Yalnızlar otelinde
Havalar serin göz kadar odacıklar
Çilehane ışıklı caddeye bakar
Her akşam bir mülteci gibi
Daracık yere sığınır insanlar
Çaresizlik adım başı
Gözyaşı bayrak
Eşkiya evlat
Zulada saklı gamdır...
...
yanma kalbim yanma ah ile acar ayvaz
derdimin dermanı yoktur gel etme naz
damağında kalan sevinç buruk bir haz
ağyar mısın dolaşırsın bir gamlı saz
Bir toprak destidir gönül
Dibinde çamur heyulâ
Ay vurulur kırılır her gece
Neylersin!
Dayan ruhum! Dayan!
karabasanlarda
azgın sularda bir saman çöpü
kızgın güneş altında bir sürgün
ama insanım ortada yürek
al ahraz
Duygular göçerken
harcanırken hesapsız insanlık
ve ayaklar altında ezilir merhamet
çıkar yerinden tekerlek
canavar olur umarsız insan
Demleniyorum bir şafak vakti
Demleniyor hatıralar çiyli
Kumsal yorgun ben yorgun
Dalgalar aşkla kızıla karışmış mor
tebrikler... başarılar
Sevgili Alaz,
Hep büyük şiirleri sen mi yazacaksın. Sonra bize ne kaldı. Bu şiirinde de dağ çiçeklerinden başladın, kent merkezlerine indin..İnsanın kalbine girdin. Neyse 'Umutsuzluk Yok..' Bu daha da güzel. Eline sağlık Nil usta..Gerçekten ustasın her hususta..