Ey sevdalım !
Davamız için yine yanına geliyorum
Dava dersen
Şahlanıp köpüren ırmak
Hudutlarda al bayrak
Dün gece yeniden geldin derinden
Yapışık hicranlar ölüyor gibi
Tarumar erguvan bahçelerinden
Cilvekâr çiçekler gülüyor gibi
Artık dünya ufku vursun semâya
"Sözümüzün hakiki boyunu bosunu zaman ve eser gösterecek."
Dirlik ve düzenliği
Vur çağa, benden yana
Tozlu her mahzenliği
Oğuz Türk'lerinin özü, sözüyle
Taşarsa, Altay'dan gelir yörüğüm
Zulüm meydanını, efe gözüyle
Deşerse,namerdi deler yörüğüm
...Malazgirt kökünü bilir yörüğüm
Vuslat sağanağı seller içinde
Havada kalmış bir cümle gibiyim
Mânâyı ararken, sırlar içinde
Ummana dalmış bir cümle gibiyim
Ki, mânâya mâni olmasın sözler
Uzaklaşan günlere bakan yalnızlıklarda
Şi'rin şafağı atar ilhamı hoş geceye
Öyle ki; buhur buhur akan yalnızlıklarda
Salar rayihasını aruz,serbest, heceye
Sözü tutar tanyeri, şükürler olsun Rabbe
Yazdığımın hiç biri şiir değil â dostlar
Nehirlerle ırmaklar hep tersine akıyor
Yatağın eğiminde tünekler ise postlar
Nispeti bozulan şi'r yüzüme dik bakıyor
Ya ebedi izâhım ,ya öz dilime küstü
Aral benim gölüm,Hazar da benim
Azizim..Asya'yı anlatacağım
Kırbaçlar şaklarken bu zâr da benim
Toynaklarda Alp'i, şanlatacağım
İsmini Türkçe'den alan Alp dağı
Geldim azizim...her tan ağırtısı
Söylediğimi çok görme diyorum
Vesselâm dediğim,söz bağırtısı
Dilimin yayını, germe diyorum
Ben,karlı zirveye bakıp yaşadım
Azizim,asabım tepesi atınca
Sinir katsayısı vurdukça vuruyor
Aklımın tepkime süresi bitince
Metanetim,sabrım,çileye duruyor
Ne menem şeyse şu sabrın ızdırabı
HOCAM SİTEMİZ KAYIP OLDU...