gün batar,
siyah örtü
sarmalar ortalığı.
sonra ay.....
ve rüzgar
okşar ağaçları.
gelip geçiyor yanı başımızdan.
tutmak,sarılmak
istiyoruz.
tutamıyor,
sarılamıyoruz.
sadece izliyoruz
karanlığı delip geçen
sihirli ışık demeti.
aklı alır
uzaklara
çok uzaklara götürür,
makinistin puslu penceresinden.
bebektim,
mum ışığı kadar titrek.
bebekti,
mum ışığı kadar narin.
delikanlı oldum,
bir o yana
avuçlarımda
iki taş,
zamanın yavaşladığı mekanlardan.
biri
Sarozun serin,
diğeri Bozca adanın
özsular,
son damlasına kadar içilir.
yeşil sarıya
sarı kahverengiye
sessizce dönüşür.
solmaya başlar yapraklar.
karışık ve uzun yollar
molalı molasız.
ayrılık var
üç vakte kadar.
yolculuk
yeşilden sonsuzluğa şimdi
Trabzon hurmalarını
okşayarak topladım.
soyulacak sertlikte idi hepsi.
öpüp koklayarak
teker tekler soydum,
elma soyar gibi..
Üstat; birbirinden güzel bu yapıtları, sanal alemin gizeminden kurtarıp yapraklar üzerinde ölümsüzleştirmeyi hiç düşündünüz mü? .. Sözcükler, mısralarınızda can bularak adeta vals yapıyor...Piştiğiniz, mısralarınızda açıkça görülüyor. Hatta, hatta yanıyorsunuz! .. Bence adınız artık Türk Edebiyatı ...