bizim
alacalı kedi,
anlaşılan
yerinde bugün keyfi.
çamın tepesinde,
uzanmış
yeleleri mavi boncuklu
beyaz atlı faytonlar
içinde sünnet kıyafetli
ve çığırtkan çocuklar
başladı şehir turu
hep bir ağızdan bağırdılar
yorgun akşamları,
nasırlı parmaklarımın arasında
akşam güneşinin kızıllığı,
zeytinle karışık
iğde ağacı gölgesindeki
ahşap çekekte
mezarın üstü ıslak
mermertaşta yazılar
silinmeye yüz tutmuş
yabani sarmaşıklar
gülü sarmış kurutmuş
belli ki yakınları onu çoktan unutmuş
yanılmak,
yanlışı farkedip,
yanlıştan dönmek
serap değildir bence.
dönüş kapısı aralığından
sızan ışık,
okyanusun ortasında
küçük bir sandalda
yapayalnız başladı,
hayat yolculuğumuz.
karanlık gecelerde
gözyaşı ve özlemdi
gecelerden bir gece
en parlak yıldızım,
kayıp gitti sessizce.
saatlerce
peşinden koşup durdu
serseri aklım.
gün
bugün.
ve o ilk çığlık
aylardır beklenen .
büyük beyaz güvercinin kucağında
huzur içinde uyuyor
tuzlu sularda
hayat ağacına doğru
yürüyoruz,
sarmaş dolaş..
ayaklarımızı gıdıklıyor
muzip yengeçler,
bir resim,
bir heykel,
parmak izinle
terinin buluştuğu
bir görsel,
duygularınla yoğrulmuş
Üstat; birbirinden güzel bu yapıtları, sanal alemin gizeminden kurtarıp yapraklar üzerinde ölümsüzleştirmeyi hiç düşündünüz mü? .. Sözcükler, mısralarınızda can bularak adeta vals yapıyor...Piştiğiniz, mısralarınızda açıkça görülüyor. Hatta, hatta yanıyorsunuz! .. Bence adınız artık Türk Edebiyatı ...