Yine çıkıp gelsen köşeden,
Serpsen serin suları yüreğime,
Anlatsan eskilerden teker teker…
Yağmurlu bir gecede
Şöminenin ateşinde
Lal izinde…
Toprağın üzerine çıkmış köklerinle
Kaç yüzyıldır buradasın kim bilir,
Nasıl da heybetli…
Bendini aşmış nehirler gibi,
Enginlere sığamayıp taşmış gibi,
Dağları delip aşmış gibi…
Dalgalar vururken sahile,
Sevişir beyaz köpüklerle.
Uzak yollara gidiyoruz,
Takaların sesiyle.
Sonsuz mavilikler…
Uçsuz bucaksız bir gökyüzü…
Küçük yeşil bir yapraktın önce,
Kök salmaya çalışan,
Suyunu için için alıp
Damarlarına yayan…
Bir filiz, bir filiz daha derken
Çoğalarak boya giden…
Ait olmadığın yerlere kendini kazıma çaban boşuna. Asla
başaramazsın. Başarsan başka bir şey olurdun
Öyle mütevazıydı ki
Mezarı bile alçak olsun isterdi.
Kırmamıştır kimseyi, incitmemiştir hiç,
Kendi yüreğini parçalamaktan başka.
Ne zordur bilir misin
Gözpınarlarında biriken yaşları tutmak?
Acılar içindeyken,
Acına acı katanları görmezden gelmek…
Çekip gidip,
Gidip de dönmemek isterken
Ne bahar ne güneş
Ne yağmur ne şarap
Yok fayda… Geçmiyor,
Kapanmıyor içimdeki yara.
Geçmez dediğim günler,
Geçti tükendi birer birer.
Ne mutlu hayallerini
Yaşarken gerçekleştirebilenlere!
Ruhları bozulmadan,
Kalpleri kirlenmeden,
Bu dünyadan göçüp gitmeden…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!