Başımı kaldırdım baktım gökyüzüne
Yağmur düştü birkaç damla yüzüme
Küheylana binmiş koşuyor dörtnala
Baka baka yüksekten gözlerimin içine
Kamaşmasın dedim indirdim gözlerimi yere
Efkârlanma kalemim yaz arzuhalini
Aşikâr et at üstünden at tozu ve kiri
Çöz boynunda ki kalın o paslı zinciri
Bülbül ol da şakı dinlesin el âlem seni
Anlat içinde kopan fırtınanın şiddetini
Ben şair olsam ünü sınırlar aşan
Uyansam sabahın seherinde
Efil efil esen rüzgar gibi
Şiir yazsam rüyalarımdan şiir
Duygu yüklü gök kuşağı gibi renkli
İzlesem Güneş'in doğuşunu sonra
Kırmızı mavi neftesi
Gülmez yüzü hiç
Hep asıktır çehresi
Renklerin dili var
İspolette konuşur
Kırmızı düşman
Küçük şovun ustasıydı virgül ve nokta
Yalan yanlış cümleyi kullanırdı çokça
Gösteri bitince pul pul döküldü sırları
Şov bitti kaldı maskara şimdi ortalıkta
Literatürü bilen hoca bana kızmasın
Cam gibi olacaksın hayatta
bir yüzünden bakınca
öbür yüzünde görünecek
yalan söylemeyeceksin
ebediyete intikal eden;
bir fani arkasından
İçimde vatan ülküsü kara bir sevda
Dumansız yanar sanki volkan ateşi
Nereye gidiyoruz böyle apar topar
Dumanlı dağlara hal hatır sormadan
Eskiden kapısında öküzü ineği vardı
Ne martı uçuyor üstünde ne serçe
Uzanmış yatmış çırçıplak sere serpe
Küçük dalgalar yuva yapmış üstüne
Kızgın kum pişiriyor basınca üstüne
Cırcır böceği ötmüyor dalın üstünde
Uymamış tenine,esmeray,
Buğday renk, yakışırdı sana.
Kipriklerinden düşen yaş,
Damlıyor yanaklarına.
Ağlama kaldır başını,
Gülümse aynaya.
Hece vezin aruz
Kafiye uyak
Yan yana dizilince
Şiir diyorlar
Şair olmanın şartı
Şiir yazmakmış
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!