KARA KIŞ
Bak, kar yağıyor, dışarıya
Serçeler sessiz
Konmuş, Ardıç dalına
Binmiş tipi
Rüzgârın kanadına
düşümde gördüm
dün gece seni
al bir atın üstünde
içi gülüyordu gözlerinin
at eşkin yürüdükçe
leyla bile yakmadı kerem’i
Görmedim ay yüzünü daha,
İlham perisi oldun bana,
Kara kalem çiz demiştim
Resmimi sana,
Değiştirdim şimdi fikrimi,
Olmuşken olsun, yağlıboya.
Ferhat olur delerdim dağları
Aras kıyısında boz bulanık suda
Takılmasaydın attığım oltaya
İçimdeki nar sönmez ulaşsa da ummana
Han ismi koydum adını çok yakıştı sana
Hasrettim ezelde Deniz ve gökyüzüne!
Şimdi düştü, her ikisi avucumun içine.
Kürek mi çeksem, yelken mi açsam?
Bulutlar yol verir mi, gelip geçmeme?
Kucak kucağa sarılmış turkuaz renkler
Eski bir albüm durur,
Geçmişin tozlu raf’larında,
İçinde bir resim saklar,
Yüzü yıpranmış,
Rengi solmuş olsa da.
Sayfaları geriye açınca,
Yıldızlardan dokunmuş,
Karanlık gece,
Yorgan deyip,
Örttüm üstüme.
Sere serpe uzandım,
Bak, kasım ayı da çekti perdeleri
Kasımpatı çiçekleri açmaz oldu gayrı
Ört kapıyı, kar tanesi girmesin hiç;
Buz zerreleri saçlarında donacak!
Yeni düştü eylülde sararan yaprak;
adını söylerken
dolanır dilim
yüzüne bakarken
kamaşır gözüm
seni tanımak
şanslı günüm
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!