Dallarda kaybolan,
Bir akşamın hüznünde
Yalnızlığı çıkardık koynumuzdan biz,
Dağlara, bayırlara, tepelere, çayırlara
Hüzünler yerleşmiş yüzlere,
Kırmızı bir çarşambaya tutulduk,
Kalp deniz, dil kıyısıymış
Denizde ne varsa,
Kıyıya o vururmuş.
Ben ömrüme seni denkledim.
Sevdim, sevdim...
İlk seni sevdim.
Uzanıp,
Bir bir topluyordu,
Yüreğindeki hüzün çiçeklerini...
İyice arandı yüreğini,
Çelik mavisi gözlerine saplanmış,
Kanamalı, yaralı bir yürek,
Kaplumbağa gibi olacağım gene,
Kabuğumun içine çekilip,
Burnumun ucuyla,
Gözetleyeceğim çevremi.
Ne zaman yıkılacak bu duvar?
İnsanlardan kaça kaça,
Ablam tutup atıyor sizi tarlalardan,
Ne istiyorsunuz onun nohutlarından.
Dallanmışlar salkım salkım, öbek öbek,
Geliyor bu sabah yine ağır ağır size söverek,
Diyor ki: “ağam, dalını budağını yemiş”.
Gücüle çapaladım ben onları, kemirmiş,
Bahar,
Gelinciklerle süzülür.
Güz,
Sarı yapraklara dizilir.
Kışın geleceği,
Soğuklardan sezilir.
Kafam karışık
Cümlelerim duygulara paralel
Zamansız bizi bırakışın
Derin bir yara bıraktı bende…
İçime,
Anlamadığım bir korku işledi.
Evimizin,
Doğuya bakan sokağındaydı
İki yetişkin karadut
Sen de on dört yaşında
Ben diyeyim on sekiz yaşında
Erişkin genç gibi
İnsan,
Karakterini yaşamalı.
O yapmacık,
Sonradan türlü nedenlerle,
Değiştirilmek zorunda kalınan,
Öğretileni değil...
Kara
Kanlı ve kuru sıcak bir mayıstı
Dört ay dürdü
Suskunluğum
Günlerle topladım
Aylarla çarptım
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!