Bu itişip kakışan dünyada
Her yerde gözyaşları, hıçkırıklar
Nicelerini gördüm gülmeyen
Köle ruhlu insanlar gördüm
Kimi yazgısına küsmüş
Kimileride hala değişeceğine inanıyordu
Yolun yarısını aşalı yıllar oldu
Ama hala bir yere ulaşmış değilim
Gönül gitmek istesede dizler yoruldu
İnatla söylüyorum vazgeçmiş değilim.
Sesin başlangıcında ah o filizlenen
Görkemli yılları aşalı yıllar oldu
Ve ben hala aynı yerdeyim
Unuttum gönül doygunluğunu
Şimdilerde bir şeyler peşindeydim
Işığın belki unutulmuşluğun
Gönlüm duru suyun hazzıyla yanmakta
Günlerim var arada bir parlayan
Öylesine savruk saman sarısı
Hayalim var el avuca sığmayan
Kelebek kadar özgürdür bazısı.
Ve dersin yavaşça kendi kendine
Büyük düşünüyordu çoğu zaman
Hiç ulaşılmayacak kadar uzak
Zihinsel yolculuklardan söz ediyorum
Mesafeleri an hızıyla almaktan
Düşünebildiğin kadar gitmekten
Yol iz aramadan, adres sormadan
Birgün benide saracak karanlık
Tek bir ışık yakanım olmayacak
Ardımda ne bir ses, ne bir aydınlık
Geride birkaç çaputum kalacak.
Tüm benliğimi alıp saracaklar
meydanlar boştu yasakken
ben kendim ölçtüm inanın bana
nabzımın ayak seslerini
fısıldayan tatlı iğrenç günaha tutuldum bir sokakta
çekti aldı içeri meydanlar boşken
şehvetle titreyen bir uyanıştan
Öt bülbülüm hazan bitsin
Şen olsun kırlar ovalar
Öt bülbülüm bahar gelsin
Dönsün artık o turnalar.
Ayaklarım nerelere götürür
Yaşlı bir dağın tamda üstündeyim
İki yandan da manzara görünür
Biri geçmişim biri geleceğim.
Evet, sevmenin bir rüyasıdır bu
düşünmekten öte bir şey bu
konuşulcak tek bir söz bile yok
sözle, gözle olacak bir şey değil bu
kendinden kopmak gibi bir şey
bir açılsaydı gök, bir görseydik
Tanrının göz kamaştırıcı sırlarını
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!