Okunu gökyüzüne fırlatan şair
Söz vermişti çocuklara
Yıldızları avlamak düşürmek için yere
Başlarına yıldızlı şapkalardan giydirecek
Ve onları güneşe benzetecek ti
Sevdadan ötesi köy yok dediler
Küllerimle eğlen gül gayrı gayrı
Yaralarım tuza basıp gerdiler
Ağlarım gözyaşım sil gayrı gayrı
İmtihanım ateş ile dünyada
Taş mektepli kaygan yolların
Dinmiş gece uğultuları
Sabahın yorgunluğunda mevsimler
Diz boyundan gömülmüş
Kaplamış beyaz örtüsüyle
Havuç rengi donmuş burunlar
Zaman eskidi kalmadı göğün ışıltıları
Uçurum kenarlarında dolaşan bir kartalın utkusundan
Seyrederdim kâinatı
Korkusuz düşlerimden yansırdı gözlerim
Eserdi vadiler dolusu
Çiçeklerinden renklenirdi
Yoksul bir şairim!
Bir şiirim dahi yok idama mahkûm
Hepsini kendi ellerimle astım
Beyaz kefenden sayfalara
Bir gün şiir olursam idama mahkûm
Aşk nedir diye soran dervişe
Çocuklar ne anlar ki aşktan dediler
Üzülerek attım elimi
Kılıfında ki kamayı çıkarttım
Güneşe dönerek yönüm
Yazdım kalbime ismini
Bedava yaşıyoruz dostum bedava
İnternet bedava ekmek bedava su bedava
Yollar tüneller köprüler
Yazmak çizmek düşünmek
Bedava dostum bedava
Gel vatandaş gel
Piramidin en tepesine çıkmak,
Tırmanmak olsa da utkun
Ulaştığında oraya unutma!
Yalnızsındır
Ne tutunacak bir korunağın
Ne de koruyucu bir meleğin
Dünyanın zulümlerine suskun
Pusmuş kuru kalabalık yığınlar
Cümleler cılız, sözler kıt!
Bilsem ki çare olacağım sessizliğe
Güneşi kibritle yakacağım
Bitmezmiş geçen günlere özlem
Pas tutmuş demirden borular
Çeşmelerin yıkadığı buz gibi sular
Çekilmiş,
Dinmiş çocuk sesleri
Dilsiz kalmış sokaklar
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!