Niçin yanarsın şair!
Mürekkebi kurumuş nehirler gibisin
Kalemin kanlı diken
Felaket tellallığına soyunmuş
Deli divane hallerin
Sanki kırk ölçer kızgın güneşin altında
Ah benim tatlı iffetli coronam
Dinlerin öğretisi göksel ecem
Meğer sen nelere kadirsin
Hoş esintin uçurur âlemi
Sarar sarmaşıklar misali
Bir kurşun yarasıydı dillerinde mermiden
Cüssesi ağır çınar çatırdayarak düştü
Uçuştu kuşlar seli ırgalandı serviden
Yaşanmadı bahar yaz hatıralarda kıştı.
Söylentisi aşkları tanıyarak yaşadım
Zaman geçer hayli
Ufuk’lar da kaybolur gün
Yansır yüzlerden elemli izleri
Gömülür derin sessizliğine
Ülkülerinde kutsadıkları kan gibi
Girme gülüm girme maskeni sakla
Hamam aynı kurna aynı tas aynı
Kalbin güzelliği yüzünde akla
Beden aynı resim aynı kaş aynı
Diyemem ki ben aşığım sanayım
Rengi güneşten sırma saçların
Hasretinle yanar gezer bir kısrak
Ozana da ateştir ebedi o gelin
Ağlıyor geçtiği yerler odlanarak
Islanmamış hiç, alevli kadehlerde
Durgun bir göle atılan taş gibi
Ruhumu dalgalandıran ey kadın
Uyandırırsın derin uykusundan?
Çöllere dönmüş virane kalbimi
Bunca düş kırıklığı harmanından
Ayrılığın tohumları ekilmeyecek
Motorları alın teriyle süreceğiz
Kıvançları şiirlere ekerek
İnancını yeşerteceğiz yaşamın
Güneşin sabaha özlemi gibi.
Şimdi sensiz ben neyleyim
Fotoğrafların önümde
Yaşlar akar gözlerimde
Avcı vurmuş yaralıyım
Ben bu dertten sevdalıyım
Al sancağım tanım, kanımdır kızıl
Ölmekse uğruna, canımız azil
Şiarınla gönül ocağa yazıl
Ya Allah Muhammed Alidir diye.
Çiçeğin kokusu özünden gelir
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!