Hayatı bayram tadında yaşamayalı yıllar yıllar oldu. Artık sms, facebook vb mecralarda dostları hatırlayıp hazır formatlar ile çakma bayramlar kutlar olduk.
Ziyaretlerimiz mecburiyete döndü. Büyük çoğunluk bayramda kaçmanın derdinde. Sanırım paralı da olduk yada parayla yaşamayı da öğrendik.
Dostlarımız sanalda arttıkça gerçek hayatta sıfırı tüketmeye başladık. Kalabalıklardan özgürleştirdiğimiz BENliğimizi kendimizden bile soyutlar olduk.
İnsanlara sizi üzmesine fırsat veren kapıları açıp sonrada onlara kızmayın... Dışarıda fırtına var siz pencereyi sonuna kadar açıyorsunuz, içeriye bir sürü çöp ve yağmur giriyor sonra da neden ev kirlendi diye yağmura ve rüzgara kızıyorsunuz. Oysa pencereyi açan ve buna izin veren sizdiniz...
Kocaman şehirlerin tecavüzüne uğrayan
çocuklar gibiydi ruhlarımız
İki ağaç gölgesine satılan umutların
tam orta yerine çöreklenen
elleri kazmalı adamların savurduğu
toprağa kurban ediliyordu yaşam
Lümpen sevdalar yaşamaya başladık ve dönek aşklar. Kaypak birliktelikler ile ilişkiler yönetmeye çalışıyoruz. Her duruma hata buluyor kendi kusursuzluğumuzu taçlandırıyoruz. Sonra da bu işten onu bunu suçlayarak kendimizi acındırıyoruz. Ikiyüzlü ihanetler içinde kurgulanmış yarınlar düşünüyoruz.
Haydi canım hepimiz masumuz hatalı ve suçlu olan diğer yanımız değil mi?
Her ne biliyorsan bana da söyle bende bileyim... Her ne görüyorsan bana göster bende göreyim. Her ne duyuyorsan bana da seslendir bende duyayım, lakin benden bekleme, senin bildiğin, gördüğün, duyduğun, seslendiğin şeylerden kendinin hissettiklerini. Sende karın ağrısı yaratan bir sevinç bende göğsüme ateş düşürebilir. Sende hüzün yaratıp üzen bir hal bende mutluluk yaratabilir.
Bu sebepten ötürü ki BİR olmanın eşiğinden geçtiğimiz her an varlığın bütünlüğünü kabul etmek mümkün ama ruhun deneyimle edindiği tecrübeler sonrası duyumsadıklarını henüz ayırmak mümkün olmamakta... BİL'esin
Şartsız bir sevgi var ise adı da koşulsuz sevgi ise ve bunu annenin çocuğuna verdiği sevgi olarak görüyorsan değiş. Koşulsuz sevgi senin kendine verdiğin sevgi olmalı.
Bir annenin bile çocuğuna verdiği sevgide koşul ve beklenti vardır. Sen kendini sevmeye başladığında koşullardan ayrışmaya başlarsın işte o zaman eylemler seni mutsuz etmez bilirsin ne kadar değerli biri olduğunu.
Kendini sev...
Sen kalk bütün kitaplarda aşkı oku sonrada git bir gülün canına kıy ve kendi yüreğindeki ateşi değil bülbülün aşkı olan parçayı kopar onun teninden ve sevgiliye ver. Sonrada buna aşk de...
Emeğin çelişkisi sermaye,
aşkın çelişkisi sevgili,
cennetin çelişkisi şeytan,
ruhumun çelişkisi ise beden idi.
Bütün ikiliklerden çıkınca
Her AN'ın varlığının bile muallakta olduğu bir yaşam formu içinde iken mutlaklıklar yaşadığımız deneyimlere ve deneyimlere yüklediğimiz anlamlara göre değişiyor. Dünyada yedi milyar insan varsa, yedi milyar din ve yedi milyar tanrı kavramı vardır. herkesin inandığı ve bilinç seviyesinde canlandırdığı din, aşk, tanrı, yaşam tanımları birbirlerine teğet geçen düşünceler yaratırlar.
Seninle aynı bilgiyi almış ve aynı öğreti içinde yoğrulmuş bir insan ile bile aynı fikirde olmayabilirsin inandığın bir dava konusunda. Böyle olunca da mutlaklık kavramı sadece kavram olarak bir kenarda kalıyor.
Her canlının yaşam formunda taşıdığı ve kendi gerçekleri ile ilerlediği bir süreci var ve bu süreç sadece onu ve düşüncelerini bağlıyor. Bütün bu eylemselliklerde ortaya çıkan tek tezat şey, her bilenin kendi gücü doğrultusunda bildiği ve inandığı şeyi kendisinden zayıf gördüğü insanlara dayatıp onları da kendi gerçekliğine çekme çabasıdır.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!