Elimi tutmaya üşenen ellerin
Sus pus kalan bülbül dillerin
Öpmeye ürperen dudakların
Meğer ayrılık havanmış yaklaşan.
Sessizce yetmişti bakışındaki mana
Ayrılık kapısında elsiz
Dikile kaldım dilsiz
Şaşkın alık biçare
Issız göçüklerde
Suskun bir sağırlık içinde
Buz çölü yalnızlık içimde…
Günbatımı sularda gül tenli akşam buğusu
Sensizlik sardı her yan gene özlem kokusu…
Çiğdemler senden çiçek
Bülbül benden romantik
Kelebekse dört kanat
Hiç ağlama
Gönlün burkulduysa
Aşk yalanıyla yıkıldığında;
Sevmeyi deneme bile
Sevilmeyi bekleyen niyetinle
Haberin yok mu birader!
Bizim güneşi tamtamlara germişler
Tamtamlar yıldızlara müjde geçerler;
Yeni doğmuş bebeler
Maviler pembeler
Seni çizmeye kalktım
Çeşmenin başında
Çınarın altında;
Çizemedim ellerimi
Sarılmak isteyende
Kitap ol sen hayatın roman
Beni seç en kahraman
Ben olayım her sözüne kurban…
İnan hikâyeden arzu değilim
Onurlu aşka vefadır yeminim
Dört kanatlı gönülde
İki kalp bir atım edile
İki can bir sarım sevince
Aşktır bu cümlesi böyle biline.
Gerçeğin kandilini söndüren
Önce “oku” dedi Kuran.
Oku bakalım
Tanrı’dan ve Şeytan’dan
Bil bakalım
Günahtan ve sevaptan;
Yüz binlerce Yuhara Hisaki
Onlar anlatamaz, ölüdür hepsi
“Ben anlatırım!” dedi Tarih Dede,
Yer ve gök akkor kesmişti birdenbire
Atomun cehennem ateşi insanlık laneti
Yerden göğe devasa bir mantar yükseldi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!