Hayat beklentiler üzerine kuruludur.
Senin ve başlarının senden beklentileri,
Büyüyünce şöyle olsa böyle olsa diye iki kişinin eline doğarsın.
O iki kişinin beklentileriyle hayata başlarsın.
Daha kendini doğru düzgün dünyayı hiç tanımazsın.
Onlar kurmaya başlarlar:
Hayat beklemek midir?
Her sabah büyük umutlar,
Her gece boşa çıkan umutlar,
Yine de her sabah uyanış umutla.
İnansak da inanmasak da,
Doğamızda var hayata dair umutlar.
Biberon elimizde.
İçip içip uykuya dalıyoruz.
Bu biberon küçük dünyalarımız.
Yarattığımız kendimizce,
Büyüyemedik yeterince.
Ergenliği vazgeçmektir.
" Cama Vuranlar " ı yazalı,
Neredeyse dört sene oldu.
Orada ne vardı?
Arasında pencere olan iki oda vardı.
Bir odada ben,
Diğerinde beni çağırmak için cama vuranlar vardı.
Kimi çalışanlar bunu düşler.
Kendi sorumlulukları çerçevesinde yaşadıkları problemlerde,
Üstlerinden aldıkları direktiflerde bu bir tutkuya dönüşür.
“ Ben kendi işimin patronu olsam şöyle yaparım. “ derler.
“ Ona şöyle derdim. “ derler.
“ Berikine böyle ederdim. “ derler.
Cama vuranları gördük hayat yolunda.
Arası bir cam var iki oda.
Oturursun bir odada.
Cama vurulur yan odada.
İşaret dilinde kendince çığır açan.
Sensin bir şey anlamayan.
Yaş 22 falan,
Özellikle karşı cenahtan insanlar,
15, 20 yaş büyük insanlar,
“ Çocuk “ derler.
“ Ne çocuğu “ diye gezinen ben.
Yaş otuz beş.
Sene 94-95,
Orta okul sıralarında,
Pazartesi sabahlarında,
Okula gitmeden önce,
ATV Kahvaltı Haberlerini izlemece,
Psikolog Nusret bizimle.
Hep bir çözüm iddiamız oldu.
Ama uzlaşma çabamız yoktu.
Uzlaşmak konuşuldu mu?
Konuşuldu?
Ama herkes penceresinden konuştu.
Demedi kimse:
Canlar verildi uğruna.
Uyuma!
Mustafa Kemal Atatürk için çarpan kalbe baksana.
Haydi durma!
Uğruna kolları sıva.
Ruhuna işlemedi mi bağımsızlık?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!