Bir tohum,
Düştü yüreğimin çorak toprağına.
Umut oldu yatağı,
Sevginle sulandı.
Filiz verdi hayalinle,
Ulaşmak istedi gökyüzüne.
Seni yazdım en karanlığına hayatın,
En kuytu köşelerine kalbin
Ve tarifi imkansız acılarının üzerine.
Yalnızca seni.
Belki aydınlatırsın sandım karanlığı,
Belki kuytuluklardan çıkarırsın ruhumu
Sen yokken,
Dünyanın sefili
Ahret yoksuluyum,
Sen yokken…
Sen geldiğinde,
Kelebeğin kanatlarında gezinir sevdan,
Dokunsam dağılıverir,
Dokunmaktan korkarım.
Yanar parmaklarım sensizliğin ateşinde,
Dokunmasam yanarım,
Gökyüzünde tuhaf bir alışılmışlık var bu gece,
Yıldızlar her zamankinden daha yakın,
Bulutlar uzanılsa dokunulacakmış gibi.
Hava hala soğuk
Ve sokak köpekleri hala titriyor olsa da
Sanki ay yeryüzüne inecekmiş gibi.
Anlamsız cümlelerin adına!
Geri verin yıllarımı,
Uğrunuza adadığım,
Hani yeşil lastik ayakkabılı masum çocuk,
Siyah beyaz fotoğraflarda silikleşen…
Ruhum sizden şikayetçi,
Son bir nefes çektim,
Dünyadaki son kısmetim,
İçinde sen olan,
Son bir nefes…
Kokunu çektim ciğerlerime,
Sarhoş eden kokunu,
Sobalarında kuru da meşe yanıyor,
Efelerin efesi deli gönlüm,
Bir hüzünden diğerine koşuyor,
Bir türküden diğerine.
Sevdanın kaç türlüsünü bilirim ben,
Hüznün kaç türlüsünü,
Yıldızsız gecelere kan kusar ömrüm,
Korku kol gezerken şakaklarımdan tüm bedenime,
Sokaklar ıssızdır
Ve yağmurla gelir ölüm bu şehre.
Kimse yağmurlu bir günle gelen ölüme üzüldüğü kadar
Üzülmez günlük güneşlik bir ölüme.
Çok mu soğuk gece,
Çok mu uzak yıldızlar,
Ya da çok mu sıkıcı
artık günler?
Beklemekten sıkıldın mı?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!