Bir yol var...
Sana giden uzun bir yol,
Çetrefilli ve dikenli bir yol.
Ayaklarım çıplak,
Susuzluktan dudaklarım çatlamış,
Ve yüreğim kan revan içinde,
Kan kırmızısı güller açtı seherinde sabahın,
Bülbüller çoktan intihar etmişlerdi.
Bu sevda kime ölüm getirir?
Saçlarının siyahıyla ölüm arasında hiçbir fark yoktur.
Çaresizlik,
Balçık gibi,
Çayımdan bir yudum alıyorum,
Anılardan bir yudum,
Bir yudum da gözlerinden,
Sigaramın dumanında kayboluyorum bu sabah.
Bilirsin ya sende;
Uyuyamam sabahları,
Esvaplarımı başkalarına verirsiniz,
Benim gibi kilolusunu da bulamazsınız ya,
Dar gelenim çoktur esvaplarım arasında,
Hayatımda bana dar gelen insanların çokluğu kadar,
Ya da bana dar gelen duyguların fazlalığı gibi.
Toprağında biten gülün kokusu,
Sigara dumanının zehirlediği ciğerlerimde
Ve beyninim karanlık kıvrımlarında dolaştığında,
Affetmiş olacağım seni.
Sen son nefesini acılar içinde gökyüzüne savururken,
Uzadı gece, akmadı yıldızlar ve bir türlü doğmadı ay,
Acı üzerine bindi acı, sel oldu gözyaşı ve yıkıldı sırça saray.
Ellerim tüm dünyayı kavrar, kollarım tutar gökyüzünü sanmıştım,
Sinsi düşman yaklaşırken mahremime, ben yalanlarıma dalmıştım.
Kalmadı gönlümde dünyadan bir nesne,
Asırlık özlemimin ağıdı, alınan her nefeste.
Nefsim bitmez çileyi istese de bedende,
Ruh kuşu uçmak ister kalmaz artık kafeste.
Ağlasın gözlerim yansın artık ahvalime,
Sis çökmüştü tüm şehre,
Sokak lambaları titriyordu.
Otomobil gürültüleri köpek havlamalarına karışıyordu.
Sıcak evlerin ılık bacalarından,
Kül rengi dumanlar yükseliyordu gökyüzüne.
Aylardan aralıktı,
Birçok yazar, birçok cümle yazdı.
Yazılanlar kimi zaman hissedilenlerdi,
Kimi zaman hissedilmek istenenler.
Olduklarıyla olmak istedikleri arasında gitti geldi kalemler.
Çoğu beğenilmek istedi,
Bir uzun, bir engebeli yol,
Yürü yürü bitmez.
Taşlı çakıllı,
Kimi zaman yokuş,
Kimi zaman dikenli,
Kimi zamanda pek hoş.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!