Işıklar kapandığında başlar ağıtlar,
Karanlığın içinde büyür çığlıklar,
Yalnızca hastalıklar değildir geceleyin azıtan,
İnsan ruhunun üzerinde de gezinir gecenin laneti,
Sonra hiçbir şey olmamış gibi uyanır insan,
Güneşli bir sabaha.
Refakat edebilir misiniz zavallılıklarına bu ademin?
Müsaade etmeniz kaydı ile elbette, kendisine.
Vücut sıhhatinde değil bu bunalma hali,
Esasıyla ruh sıhhatinde.
Ehemmiyetsizlikle ehliyetli bu adem,
Mühim olmayan işleri dolayısıyla hayat bulmakta.
Eskidi bir anda tüm gezegen,
Çiçeklerin rengi soldu,
Gökyüzü karardı,
Bulutlar eskisi kadar beyaz değil,
Leziz kokular yok artık,
Uyanmaya kıyamadığın sabahlar,
Beni merak etmişsin,
Merak edilecek şey yok gibi,
Sanki değerliymişim gibi,
Kendin gibi.
Ben;
Düştüm yine çamurun ortasına bahar diye,
Hayata takıldı ayağım,
Belki de hırsıma,
Hayallerime de olabilir,
Sana da.
Sen miydin ayaklarımdan tutunan,
Gerekçesiz gerçekler istila ederken benliğimi,
Yalanlar içinde bir ömür kazındı hep takvimlere.
Hangi yol diye düşünürken, yapayalnız yürürken,
Yolsuz kaldı ayaklar,
Şu kör olası aylaklıklar…
Bir ege türküsünde yanıyor yüreğim,
En yangın gecesinde bağlamanın,
Sol yanımdan kurşun mu yemişim?
Tutamamış mıyım yar elinden bir kez olsun?
Bahar mı gelmiş memlekete ansınızın?
Beter bana mı kısmetmiş?
Bin kurbağa,
Milyonlarca sinek,
Ve upuzun bataklık,
Bataklık gibi oldu bu şehir
Kurbağalar ve sinekler
Çirkinleştikçe çirkinleştiler
Bir varmıştım,
Çok yanmıştım,
Ben kanmıştım,
Sen sanmıştım.
Oluyordu...
Kendime gelmek içindi,
Koşar adım yazdığım tüm şiirler.
Meğerse çoktan geçmişim kendimi
Ve çoktan geçmişim kendimden.
Aslında,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!