Ömür demişler;
Doğum ile ölüm arasındaki kısa seyahate,
Bir varmış, bir yokmuş
Masal misali bir rivayete,
İşte doğdum,
İşte ölüyorum,
Son bir kez konuşsaydık seninle…
Kavga etseydik de olurdu,
Bağırsaydık avazımız çıktığı kadar,
Küfür etseydik ağız dolusu,
Açsaydık bayramlık ağzımızı,
Yüzüncü yılında Cumhuriyetin; daha gür sesimiz, biz daha genciz,
Hiç sönmedi, sönmeyecek asırlardır yanan bağımsızlık ateşimiz,
Korkusuz ecdadımızın izinde, memleket sevdasında yüreklerimiz,
Korkma, sarsılmaz asla temeli Cumhuriyetin,
Yüz yıldır kök saldı içinde ebediyetin,
Asırlardır sancaktarıdır hürriyetin,
İman dolu göğsündedir Aziz Milletin.
O Millet ki küllerinden yeniden doğdu,
Sağanak halinde düştüm yeryüzüne,
Gökyüzünün evladıyken henüz,
Doymamışken bembeyaz bulutlar arasında uyumaya,
Doymamışken maviliğimin güneşle olan dansına,
Çamurun ve soğuğun içine düştüm,
Gökyüzünün gözünden,
Anlatmak istediklerimi anlatamamak,
Lanetlenmiş gibi kalakalmak,
Çaresizlikler içinde en yamanı,
Yanlışlara tutunmak ve yanlış anlaşılmak.
Temmuz ayı ve hava oldukça sıcak,
Uçtum gökyüzüne, uçtum
Yapayalnız bir çocuktum.
Kanatlarım da yoktu,
Kanatlara ihtiyacım da.
Belki hastaydım,
Terlemeye çalışıyordum yün yorganın altında,
Aralıktan bakıyordu kış,
Kar atıştırıyordu yüksek yerlerine kentin,
Üşüyorduk,
Tüm sokakları adımlıyorduk,
Gençtik,
Üç kişiydik,
Sana ihtiyacım var,
Demiştin ve yağmurlu bir gündü,
Bir bahar günüydü.
Yorgun ve yaralı görünüyordun,
Bense sana aldanacak kadar aptal
Ve aşıktım.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!