açar mı menekşeler
yaylalarınızda bu mevsimde
oralardan da uçup gitti mi
sıcak iklimlerin göçmen kuşları
dağlara hazan düştü mü sizin ellerde
kurudu, soldu mu
fırtınalara vur sürgün başımı
esip geçtiğim dağların ardı arkası yok
aç yüreğini İstanbul
al beni koynuna
direnişe durayım zindanlarında
aç susuz ve tecrit
akşamın alacası düşünce
doruklardan vadilere
tutuşup yanar içinin yıldızları
dağılır saçların gecenin mavisine
sularla susar gibi bir şeydir bu
bir şarkı mırıldanır belki dudakların
söylesene bana
bütün ayrılıklar
yıkıntılar mı bırakır ardında
gidenin arkasından böyle
ağıt mı tutar yüreği insanın
böyle bir bardak sıcak çay yerine
zorlu sevdalardan geçer gibi
geçiyorum yanan şehirleri
sağ yanımda bir yabancı adam
yüreğimde kıpırdıyor elleri
susuyor baktıkça bir benim yüzüme
bir de mavi siyah boyanmış gökyüzüne
bilmiyorlar
bilemezler canım
yeganeliğimiz bizim
ellerimizin hünerinde
yüreğimizin yağmurlarında gizli
başımız tek başına
zamanı şaşırıp
sabahın dördüne karşı yola düşen
firari bir güvercin yüreğim
diyecek o kadar cok şey varken sana
susmalar düşüyor dilime
düğümünü ne zaman çözmeye kalksam
ruhuma doğurdum seni
melankolik bir rüya gibi
gecenin koynuna yaslayınca başımı
şafaklara durdum /duruldum
ağladın
us’un ötesinde bir yer var
bir ulu orman
ay mavi, düş mavi
sefa geldin yarı geceme
şafak söktü
gün yüzü mavi, gök mavi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!