sen Şubat güneşi gibi bakarsın
yüzün ki, yağmalanmış kentler gibi talan
gül solardı bakışın şavkında
umudun türküsünü ıralardı dudakların
yıldız sağanağı gözlerin ayışığı toplardı
çiğ başaklar gibi öperdim gülüşlerini
aç bütün dallarını
eğ üstüne zamanın
gel yaslan omuzuma
boynuma sar kollarını
mahsus mahalden
hal ve ahvalden söz edelim seninle
Perihan'a
şafaktan önce düştü yola
yüreğini vurup yamaçlara
bulut gibi aştı, gitti dediler
yangın yürekli o kız
kuşlar çiziyorum ufkuna düşlerin
mavi kanatlı kuşlar
tutup asıyorum boynumu tellerine
bir dağ selvisi sulara eğiyor başını
ırmak boyları kuğular
geziniyor salına salına
mevsimler iklimsiz
aylardan Nisandı
gamsız-kedersiz
bir yağmur bulutu sanki
şimdi yüzüne astığın hüzün
gül yaprağı gibi ıslak
bulmak diyorum
bilmek gibi bir şey mi seni
bir ispinozun gagasından öpmek mi yoksa
kucaklamak hasreti sımsıkı
uçsuz bucaksız bir bozkır ovasında
at nalı ile tay gibi koşarak
umarım ki sıcaktır etrafı kıçının.
sarışın melek, senin şarkı söyleyişin martıları bile baştan çıkarır;
susar ona kuşlar ve dinlencesi parlaklığın. Amin
yaslanıp radyatöre ve
pencereyi açmışsın.
ben güllerini düşlemişim, inceliğini ve yumuşaklığını
erişilmezi tutabilmektir yaşamak
sevmenin bedeli dokunamamaksa eğer
hiç bu kadar boş kalmadı ellerim
ve hiç bu kadar azalmadım
bu güne benzemiyordu dün
usulca uzanıp dalından
yasak bir elmayı koparır gibi
dokunup teninin ısısına
benlerini sayamadığım yar
avuç icinde parmak uçlarım
voltigeur
kırık sesli gecelerin çağlığıyla haykırıyorum sana
gecenin gözü ve kulağı mavi bir yürek taşması
dilindeki melodinin ruhundayım uzaklarımda
yüreğinde yorgun rüzgâr telaşı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!