ölü kuşların çığlığı mı
düş ovalarında gezinen
ince bir yol çizsem sana doğru
yürüsem diken üstünde
el ayak kan revan
düşüversem aklın ucuna
sanki delinmiş dibi koskoca bir kavanozun
mavi bir kristaldi daha bu sabah bu göküzü
gülümsüyorduk karşıdan karşıya
açıp kıvrımlarını kızıl tomurcuk bir karanfil
dövdükçe canevini billur damlalar
nasıl da duruyor şimdi öyle dimdik
karanfiller kopardılar yüreğimden
yoldular birer birer
düşlerimden aldılar önce
kuru dalda sararan yaprak misali
düştüler...tutamadım...
kısa bir zaman önceydi
cennetsiz cehennemsiz bir resim çizmiştim
unutmadan kuşları çiçekleri
bir yanında bulutlu bir gök
öte yanı mavi yıldız
ve akıp giden turkuaz bir nehir
denizdi sevda
ilk yaz akşamlarından kalma bir hüzün
gemiler gelirdi uzaklardan
ak köpük tutardı mavi kadife
usul usul yanaşırdı limana
bütün yolcular sarhoştu sanki
vagonlar yanaşacak perona
şasırmadan sırasını dizi dizi
ben bekleyeceğim belki de
bir akşam üstü o garda
titreyerek ellerim yine
gecikecek olan o treni
bu şiiri ithaf ediyorum dünyanın bütün kadınlarına
yaşlısına, gencine
büyük analarına, teyze ve kuzenlerine
bekarına, evlisine
analarına bacılarına, sevilenine, sevgilisine
kadınsız yaşamak istemediğimden söz ediyorum
ölü bu şehir
vurulup ölsem bir köşede
şahitlik etmez baykuşlar
'faili meçhule' sayarlar beni
başı boş sevdaların
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!