sanki kıyısındayım uzak bir denizin
kumdan kaleler yapıyorum
dalgalara düşüyor yüzüm
anaforlarından düş gibi geçtiğim hayat yabancı
bilmediğim bir yer burası
adını koyamadığım
Abschied in Türkisblau
Ich misstraue mir, wenn es um die Liebe geht
Kalter Wind und kalte Sonne
henüz emlik bir çocuktu yüreğim
ellerinde unuttum, tutuldu nutku sesimin
şiirsiz, türküsüzüm şimdi
ufaldıkça ufalan bir zerre
su ver bir yudum
al avuçlarına, büyüt
iki gezgin
dolaşıyordu şarkı söyleyerek
dağlara doğru
düştü bir mağaraya yolları
iki kiralık katil geldi
duydu şarkılarını gezginlerin
aydın yüzüm
toy düşüm
ben miydim
dağlarında esen düşyeli
yoksa sen miydin tufanlarla gelen
görmedim nicedir
sesimden bil beni
hüznün çığlığıdır boğazımda yanan
okyanuslarca derin
kilitler nefes tellerimi
dibe vurur düş kara ölüm
boğulur kalırım gelmezsen
bir avuç sarı buğday tanesiydi
yüreğimde sevgin
başak başak serptiğim
kirpiklerimin yağmurundan suladığım
hasat zamanı harmanlayamadığım
ve seni bulduğum geceler
akşam alaca kara
serin ve selin
dağ yamaçlarına düşerken doğmuşum
bundandır hüzne tutkum
belki gün dorukları aşarken ölürüm
bu yüzden en çok maviyedir utkum
FÜNF
Ich bin fünf.
Vier und eins. Drei und zwei. Ganze fünf!
Ich mag Bonbons und Christian,
haberini uçan kuşlar getirir
gaz dökülüp yakılanların
kolları bacakları kopukların
yüzülmüş kafa derisiyle
beyni dağılmış insanlığın
başını döndüren
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!