Dayasam sırtımı huzurla
Dertsiz tasasız gövdene
İğde ağacı
Sarı beyaz çiçeklerin
Düşse ağrımış saçıma taç olsa
Yalnız adam şu köşede
Alnında gün batımı,
Köhneleşmiş limanında
Eski günlere yazılmış anıları
Karıştırdıkça sayfaları,
Yaşanacakların notları tutulmuş hayalleri...
Her şey boştu,
Bomboştu;
Yoksul bir ağaç gibi kala kalmıştık hayatta biz,
Öyleki rüzgar geçmişi seriyordu hafızamıza,
Açıp geçmişi seç beğen al dercesine seriyordu,
Sokak bohçacısı bir kadın gibiydi,
Hayatım da gitmişliklerin olduğu
Bir armoni için de olduumu düşünüyorum
Tüm doğa da bana katılıyordu
Ağaçların yapraklarına
Vuran rüzgâr, kemanımın yalnızlık sesiyle buluşuyordu,
Bir başka yerden alınıyordu bedenim
Taşınıyordu,tanışıyordu ruhumla ilk kez
Bu masa,sandalye ve bir kadeh beyaz şarap
İçtikçe yanan sigaram sönüyordu adeta,
Sadece düşünüyordum geçen zamanımı,
Hazince sanki geçmişe veda ediyodum,
İçimden konuşuyordum,
Zihnim bir an fırtınaya yeniliyordu
Geminin güvertesinden denizin azgın dalgalarına düşüyordum,
İç sesime kulak asmaksızın
Rebeka,göçüp gideceksin bu renksiz dünyadandiyordum.
Bir aşk mı getirmişti bu hale beni?
Yoksa çocuklarım mı?
Ya ilk eşimden sonra ki aşkım, yoksa o,mu?
Yaş elliydi,neyi kurcalıyordum bilmiyorum ki,
Zaman bitmek bilmeyen ışık hızıyla uzaya tırmanıyordu sanki,
Şimdi yapayanlızım
Bir caddenin cafesin de, bir masa da oturmuş,
Elimde bir kadeh daha içtiğim,
Yalnızlık şarabını yudumlarken,
Artık son günlerimdi, bu biliyorum
Dolu dopdulu bir hayat geçip gitmişti
Gözlerimin önünden Nisan yağmuru gibi
Tüm bunlara rağmen Tanrım aşk ne kadar da,kutsaldı
Şimdi uzaklaştığım aşk yaklaşmıştı bana
Ben gözlerimi kapattığım da,
Turuncu bir renge kavuşmuşcasına
Sarsılarak,sarılacaktım aşkıma
İşte bu yüzden ölümden ürpermiyor ruhum,
Aksine naif bir dokunuşun çıplaklığımı örtmesi gibi olacak
Tatlı ölüm...
Poet Meral&Meri
16/04/2012
Usulca gel geçmişim yamacıma
Başından neler geçti anlat usuma
Tazeleyelim demli çay ile geçmişteki seni
Nasılsın görmeyeli?
İyilikler üzrine güneş gibi doğsun isterim
Sorma beni,üç gündür aklıma yüzüyor geçmişin
Yağmur melekleri dolaşır
sarnıçında
sözlerin çalınmış dediler
saçaklarından şakağına düşen
her söz bir tufana uğramış
güya...
Saydım,onbinlerin üzerindeydi
Yeryüzünde uyuyanlar.
Arpacık taneleri gibi
Savrulmuş tenleri,
Çiçek görünümünde,
Her biri
Kangren olmuşcasına bir feryat, bir figan..
Hazan mevsimini beklemeden
Geçip gidiyordu kuşlar
Bu mevsimden solarak;
Vadesi dolan
Geçip gidiyor, bir ülkelerinden
Diğerine aldanarak,
Sarılıyor apaçık yaralar;
Yaralar bir açılıp,bir kapanıyor
Gençlik üzerinden sıyrılıp geçiyor,
Yada tam isabet etlere oklar!
Toprak üzerinden akıp,derin neşter kesikleri
Yüzeye çıkıyor
Nehir yataklarında,
Kabuslu uyanışlarla uykular bölünüyor;
Uykular bölünürken top sesleri yükseliyor,
Dev ışıklar süslüyor bedenleri,
Bunlar savaşın sancılı izleri,
Yıkanmıyor acı mürekkebi,
Yıkansabile çıkmıyor o adi lekeler..!
Şair Meral&Meri
20/06/2012/
Siyah beyazdı benim mevsimimlerim
Bunca ömre yetmedi genede iki asil renkti halbuki!
Neydi istedikleri anlayamadım
Sessizlik mi?
Saydım gün gün,gecenin siyahını
Gündüzün beyazını
aşıkları izlerim,
onlar bir başka yaşarlar evreni,
daha cazip,daha hoşnutlu,
her şeye vacip bir hal takınarak yaşarlar,
süresiz yaşarlar ki,
zamanın onlar için kıymeti tartışılmaz,
Güçtü seni kaybetmek,
Vedalar bile anlamsız kalıyordu,
Hatta ve hatta vedalar bile kaçıyordu.
Yüreğimde öyle bir sancı varki;
Kim kilit vurdu?
kahırede buyumek hakkınde sorularım var ıznınızden