"Daha dün yemyeşildi
Şuradaki güzelim otlar
Şimdiyse saman sarısı
Yalnızlar."
Yiğide sormuşlar; "Sizin oralarda da bizim buralarda olduğu gibi
kirazlar tatlı mıdır? "
Yiğit cevaplamış: " Âhû bir yaz gelir de,ecel gelmezden evvel,
vakitlice gelen gençlik gibi tatlıdır kiraz." diye yanıtlamış.
Ne güzel bir yüreği vardı,
Elemsiz ve yalın bakardı;
Vakitli ve vakitsiz bu deli çağ...
İnsan mıydı?
Nasıl bir yüreği vardı? ..
Heyhat, o tarihte takılıp da düşene!
Biz ki, tarih bilmeyiz, gel,insanlığı öğret sen bize!
Bakalım o dünyanın rengine ne kadar kanmış!
Bakalım o danışılan bir şey miymiş?!
Bakalım o layık olan adalete sahip miymiş?!
Bakalım o yumurtayı-tavuğu-kaz'ı biliyor muymuş?!
Biliyordum, seninle böyle çoğaldığımı...
Sabahın erken saatlerinde.
Ve ardımdan gelen o adımın
Sana ait ve senin benekli kelebeklerin olduğunu...
Onlar da tıpkı benim gibi ışığa kanat çırpıyordu;
Parlak günden çalınmış ışıkları
Erkenden yol alır kanatları
Resimlerinize gizlenir anıları
İlerledikçe yaş görmez onları
Lekesiz bir hayat vaad ediyor hayatları
El deymemiş yeşil renkte her biri
Zarif kanatlarınızı açınız, size aşık bir fenere
Ve denizin beyaz köpüklerine
Yosunların dansına
Benziyor şu masum çehreniz kaygılı bir sehere
Bu gittiğiniz yolda, milatlar eskimiştir mösyö Pierre
Kadınsal kalıntılarda sizin eseriniz, namelerinizdir.
İnsanca yaşamak ağaç olmak kadar yanmak mıydı?
Aldanmak mıydı her yalan söze
Zavallıcık olmak mı koyuyordu bize
Ahhh,gider mi bu yalan dünya ebediyete?
Seni yalancı biliyorlar işte bu yalan sevgili pinokyom
Sen yalanı değil; sevmeyi seversin
Kaleler yıkılınca
Düşman içeri sızınca
Bayrağı yere atınca
Yüze tüküren sen değil misin efendim?
Sana sarıldı kibir dalım
Mucizeler, görkemli bir aşkı ifade eder
En doğal masumiyeti
En hareketli duyguları
En çocuk hürriyeti
Zerafeti yaşatırken
Niteliği de keşfeder
kahırede buyumek hakkınde sorularım var ıznınızden