"Ölüm hariç her şeye gücü yetecek bir cehaleti de olmalı insanın! .."
Dimağı yoksun bir dağ değildim
Zaferlerim sömürgeye düşürülmüş bir ölü de olsa
Ancak yukarısı başımın ve gözümün üstü hala benimdir
Bana ait ve öyle zırhla çevrili
Kimse gocunup bu yüzden yıkılmasın
Ki herkes kendi elemleriyle yoksunlaşır
Hem böldüğün şeyden toplama bekliyorsun-
Hem de çarpıp kaçıyorsun,olur mu hiç?
Sonra da kardeşiz diyorsun.
Olur mu hiç?
Bölünerek değil,birleşerek kardeş olunur.
Kul olarak değil,insan olarak kardeş olunur.
Tutsak yaşanırmış aşka
Giysilerinden de arınıyorsa bir baykuş
Yağan karın altında çıplak ve birikmiş kendine
Yarısından fazlası akmışsa toprağa hem içi hem de kanı
Tutsak da yaşanır bu aşka.
Akşamları hariç!
Ben adını koymuştum,onun adı sırdı,
Onun adı, rüya şehirli çocuktu
Adını ben koymuştum,deliydi hatta çılgındı
Rüyalar kentinden gelmişti,
Belki onyedinci yüzyıldan..
En çok neyi severdi bilmiyorum!
Bunu önemsemiyorum,ruhum izin vermiyordu.
Ben adını koymuştum,onun adı bahar çocuğu,
Siyahı severdi en çok,ama renkli biriydi
Bildiğim bir şey yoktu aslın da,
Ben sadece önemsemiyordum,
O böyle mutluydu,bende..
Tanrı, onu kutsamıştı,
O söylemese de, hissederdim
Tıpkı William Shakespearenin dediği gibi
Cehennem boş; tüm şeytanlar burada.
Evet o,böyle içinden geçiriyordu.
Bu dünyayı anlayamıyordu,
Aslında anlamak istemiyordu
Ama istiyordu, sevmek istiyordu sizleri,
İzin vermiyordunuz;
Yürekleriniz katılaşmıştı,tarihi yaşıyordunuz,
Canı yanıyordu işte o, vakit.
Ben adını koymuştum,onun adı bekleyişti
Aslında beklemekten nefret ederdi,
Bu onun için, yağmurda ıslanmak gibi bir şeydi.
Çıplaklığı seviyordu,aslında edepliydi
O,sadece masumluğu seviyordu..
Ben adını koymuştum,onun adı özlemdi,
Özgürlüğü severdi,özgürlükte ki,hürriyeti.
Siz bilmezsiniz onu,iç dünyası savaş yeri gibiydi
Yaşamak istiyordu, dinini yaşar gibi yaşamak.
İstemek ayıpmıydı?
Doğmak ve ölmek nasıl ayıp değilse,
Oda yaşamak istiyordu, sadece sizli veya sizsiz.
Bir yer vardı kalbin de
Oldukça yakındı, avuçlarındaymışcasına
Ve gene uzaktı var olmamışcasına,
İçinden şunu diyordu,
Bir ara mayısta kalmalıyım; kalmalıyım ve yaşatmalıyım beni.
Evet tam olarak içinden bunu demişti.
Kendini bulmaya gidecekti
Ve onu hiç tanımıyordum;
Eğer tanısaydım biliyordum,o zaman şöyle diyebilirdim,
Gidecek ti, buralardan giderken pantolonun cebine,kare
Ellerini koyarak gidecekti
Ressam gibi şair gibi gidecekti,
Üniformalı bir asker gibi gidecekti..
Ve yine tanımıyorum onu,
Tanısaydım şöyle diyebilirdim,
Korkuyor!
Hemde çok,çünkü biliyor
Zor yaşamın,kurumuş ağaçlarını..
Ben adını koymuştum,onun adı uzaklıktı.
Aslında,yakınlaşmak için var gücüyle savaşmıştı,
Tıpkı bir şövalye gibi
Onun adı umut rüzgarı olarak kalmıştı,
O,gitti ama adı kalmıştı...
Meral Meri
16.04.12.
Bakın!
Artık hiç bir şeyin önemli olmadığı uçurumlarım yok...
İçinden geçtim-
Mavi denizin içindeki tuzlar gibi eridim.
Ve kaldım oracıkta.
Üşümüyorum artık.
Düşbazlarımsın,
ihanetlerin ters çekilmiş kartları gibi
sen her kötü haberin,
ters halisin as gibi!
Bian yoksun,bian varsın,
yanıp sönen cadde ışıkları gibi
veyahut da,
uğur böcekleri gibi
Korktuğum kadar uzaksın,
deli cesaretim kadar yakın,
tıpkı sandalye gibi
bian oturuyorken,
bian düşmek gibi
Bulaşıcı hastalık belki bu,
belki,de adı aşktır,
korkuları yendiğim an adlar değişir,
adım gibi
ben gibi
orda olmak varken,
gitmekten uzak kalmak gibi
Tansiyonum yükselişte,
ömrün geri kalanı gelse hani
dengem yerleşecek,
kanatlarına,kalbine.
Ne düşbazlarım var bilmezsin sen,
ama zor değil inan,
örümcek ağlarımı çözeceksin,
kimbilir belki,
birlikte örmeliyiz ağlarımızı yeniden,
ağlamadan..!
Şair Meral&Meri
/11/02/2012/
O kadar güzele dalma gönül; bu aşklar seni ancak şu nisan yağmurlarından alıp sonbahara atar.
O belki bekleyen herhangi bir şeyin içinde saklıdır
O çok uzaklarda yaşayan herhangi bir şey olmamalı...
kahırede buyumek hakkınde sorularım var ıznınızden