Hoyrattır, pervanedir dünyaya
Mahmut’un kızları.
Nalınlıdır, yalındır.
Sen;
Avuçlarıma, yıldız serpen güzel.
Oluk oluk sevda akıtan,
Düşlerime tatlı gülüşler bırakıp kaçan güzel.
Neydi seni bana getiren;
Şimdi koysam başımı yastığa,
Yastık aşkımız olsa.
Çeksem yorganı üstüme,
Yorgan sen olsan.
Uyusak.
Ne güzel olurdu!
Deniz çağırıyor beni,
Gitmeliyim.
Işığında saklanmış ruhun
Sığlarında bir fenerin.
Ey güneş!
Tükenirsin de bir köprü altında,
Kimse bilmez.
Kaybolursun yaşadığın derinliklerde,
Balıklar bile dönüp bakmaz.
Bölünürsün parçalara;
Her biri ayrı bir yöne gider,
Yanlış yaptın yanlış yaptın!
Cezanı kendine kendin ver, dediler.
Bir çarmıh buldum bir yerlerden,
Gerildim!
Göğe çıktım sandım,
Baktım yerdeyim.
Alınteriyle örülü bir hayatın
Dikenleri bol, gülleri az yolları
ve servis arabalarımız.
sabah 6'larda bizi uykulardan kaldıran,
Şehrazat düşlerini bölen
Mazot kokan yolculuklarımız.
İncir’in şeytanı baştan çıkartan rayihası dolaşıyor gökyüzünde.
Gökyüzü sarhoş, ağlamaklı.
Titriyor şehrin üstüne.
Titriyor içim Rapunzel!
Saçların ne kadar uzun, ne kadar güzel!
Sislerin içinde kayıp düştükçe,
Süreklilikler çepeçevre sararken beni,
Güneş olup doğan sen,
Önümüzde, çarşaflı kadınlar
Ardımızda patates tarlaları
Yıldırtan bir yağmur yağdı üstümüze
Seviştik gonca gülün koynunda
Uyandık düşlerimizden bir sigara dumanı tadında
İğrendik yansımalarımızdan
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!