Çatal boynuzuyla bir alageyik,
Saçları ağarmış koca dağdan iniyordu.
Yüreğime, yüreğime doğru...
Oyuncağını kaybetmiş bir çocuğun edasıyla
Ağlıyordu, ağlıyordu çiçeklerime...
Kasırga gibiydi, koşmuyor uçuyordu.
Kan, toprağın kanı!
Yarılan yer ve fışkıran acılar,
Seksen bir yıl öncesini savuruyor yüzlere.
Sorgulamayan bir beşer,
Tek bacağı kırık bir iskemle de
Büzülüyorum bir köşeye,
Tir titreyip ağlıyorum.
Kas kas kasılıyor kollarım.
Bileklerim kanıyor.
Kan dolanmıyor damarlarımda;
Çekiliveriyor benzim, beyazım.
En nadir bulunan çiçekler gibiydin.
Beş bin fitinde bir dağ lalesiydin soğuk rüzgarlarda.
Ayazlarımda bir kar çiçeği oluveriyordun,
Ulaşılmaz uçurumlarda.
Beyazlar içinde gülümsüyordun o zaman
Bir gelin çiçeği gibi
Dünü düne bırakabilseydim keşke...
Olmadı!
Dün içimde kaldı...
Bugüne taşındı benimle.
Omuzlarım ağrıyor!
Dün öylesine ağır ki...
Otomobiller birer birer üzerinden geçtiler.
Bir trafik kazasına kurban gitmişti siyah-beyaz kedi.
Çöpçüler kedinin ölüsünü süpürdüler yoldan bugün,
Etlerini kazıdılar asfalttan.
Kanlarını yıkadılar.
Yol kenarına attılar kedinin leşini.
Bir sinema yazındayım,
Menekşe gözleri çalıyor kapımı Elizabeth Taylor'un.
Coşkuluyum her zamankinden daha çok
Ve Tchaikowsky çalıyor damarlarımda
Keman solo.
Tanımadığım sayfaların, tanımadığım satırlarında gördüm onu ilk kez.
Esmerdi,20'li yaşlarındaydı.
Narindi, çabuk kırılır ağlardı.
Sayfalar ıslaktı, ellerimde gözyaşları.
Maviydi elbisesi paragraflar boyunca;
Hiç üstünden çıkarmadı, hep öyle kaldı.
Yaşam bir tiyatro.
Sahne yenilikçi,
Dekorasyonlarımız global,
Fon müziğimiz evrensel,
Oyuncuların hepsi profesyonel...
Ve rol yapıyor her biri.
Nasıl söylesem
Seviyorum seni, diye.
Kelimeler, kelimeler sığmıyor ki cebime...
Mesela diyorum kendi kendime:
Yanardağlar gibi seviyorum onu,
Gördükçe için için yanıyorum.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!