Ne canlar gelmiş bak, yaratılmış “kaç kişi? ”
Yaratandan habersiz yaşıyorsa “hiç kişi…”
Var edene sığınmış, amel niyet tam ise,
İman Salih olsa da, vuslata dek “aç kişi…”
Mevla’sına ram olup yanan var mı “kaç kişi? ”
Beni getiren dünyaya,
Ana Cennet benim için...
Doyulur mu hiç anaya
Ana Cennet benim için...
Yüreğinde candım onun,
İyi günü kim gördü ki?
Alıştık gardaş alıştık! ..
Alışmadık ne kaldı ki?
Alıştık gardaş alıştık! ..
Onlar sürdü biz sürüldük,
Değerli hemşerim, ey gönül dostum,
Bu bizdendir dedim seni görünce.
Besbelli kan çekti, ondandır kastım,
Hemen seviyorum Türk’ü görünce.
Sevgi sel gibidir coştukça coşar,
Kişilik parayla alınmaz oğul,
Ağzınla kuş tutsan, “Sen” olamazsın!
Şahsiyet pazarda bulunmaz oğul,
Ağzınla kuş tutsan, “Sen” olamazsın!
Özünde kendini görmezsen eğer,
Yaratılmamış iken, insü cin evvelinden,
Nur katmıştı ruhuna, O hüsnü cemalinden.
Rabbim sevmişti seni ta ruhlar âleminden,
Hem evvel hem ahir de varsın Ya Resulallah,
Her iki cihanda da nursun Ya Resulallah…
Âşık olmuş bu gönül, Maşuk’a gitmek ister,
Aşk oduyla tutuşup harında tütmek ister.
Dayanılmaz olsa da, eriyip bitmek ister,
Bu ilahi sevdayı, kalp ile görmek gerek,
Âşık ile Maşuk’un sırrına ermek gerek...
Baba; suyun gözü, temeli, taşı
Baba; aşınmayan demir gibidir…
Baba; soyun özü, ekmeği, aşı
Baba; taşınmayan demir gibidir…
Yaşayan bir çınar ömür gibidir…
Açılım diye geldi, döküldüler Habur’da,
Hepsi masum görüldü, suçlu çıktı taburda!
Muhatap kabul etmiş masum diye soysuzu,
Meğer örgüt yönetmiş Devletimin Ordusu!
Sözün dinlemeyen inatçı başa,
Gövdeye yük olan “ser” idi derler…
Aklıselim ile vursan da taşa,
Belaya bulaşan “şer” idi derler…
Elini vurmazken kurudan yaşa,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!