Nicedir halleri bir haber salmaz,
Kavruldu ciğerim, yaş doldu göze.
Göç etti turnalar yıllarca gelmez,
Canımı verirdim bir tatlı söze.
Yediğim ekmeğe hasreti kardım,
istemem kamaranı ambarın senin olsun,
güverten bana saraydır.
götür beni enginlere,
yıkansın bedenim yosun kokan sularla.
arınsın ruhum poyraz yelinde aşktan,
ne adı kalsın aklımda,
Dala asılan çulu,T
Tekke yolunda kulu,
Kaymış aklın şakülü,
İlim diyen az gördüm.
Velide kehaneti,
Merhaba dost!
dolunayın muhteşem güzelliği,
Hafif esintilerle oynaşan suların üzerinde dans ederken yansımalar,
Doyumsuz bir hazla sahnenin seyrine dalar gözlerin.
Buruk yüreğin tarifsiz üşümeler içinde.
Ha varsın ha yoksun bulunduğun âlemde.
Altın kemer bağlanmış bellere hayran oldum.
Estikçe huzur veren yellere hayran oldum.
Seher vakti bağlarda zikre başlayıp coşan,
Aşkına ağıt yakan dillere hayran oldum.
hani yağmur yağar ya!
pusludur hava inceciktir damlalar.
bazen şimşekler eşliğinde,
gökten boşalır sular.
garip bir coşku dolar,
gönlünde saklı kalmış sessiz duygularına.
kararmış bir buluttu esti ufuklarıma,
bir başka doğdu güneş,
zamansız oldu akşam.
geceyi siper etti sapık emellerine,
dönüşüme hazırdı ruhundaki canavar.
doğurdu ne yazık ki seni masum bir ana,
‘’Kalmamışsa toplumda barış ve sevgi dili,
Ne Din sağlar huzuru, ne yönetim modeli.’’
M.Macit
Maksat Allah’a varmak, değil mi ey Müslüman?
loş ışıklı komun dışkı kokan havasında,
çocuk dünyamızı yaşardık.
bir başka dünya var mıydı uzaklarda?
bilemezdik o zamanlar.
kış mevsiminin ağır şartlarında sığınacak en güzel yerimizdi,
hayvan komları.
(İki bin on altı yılından izlenimler)
kahvehanelerde oyun bahane gözler haberlerde…
amele pazarında iş beklemekten bıkanlar da bir merak…
hemen her ortamda nefret dolu nutuklar…
cami cemaatinde derin sohbet ezan saatine bakan yok…
dillerde aynı söylem:
merhaba, Mehmet bey sizi yeni kurduğum**Gönül pınarından süzülenler** grubuma davet ediyorum buyurun. sevinirim hayatınızı okuduğumda aynı yerlerde gezmişsiniz aynı hava ve suyu paylaşmışız. selamlar