Mehmet Çoban Şiirleri - Şair Mehmet Çoban

Mehmet Çoban

Sana gözlerini vermek isterim
Senin olan, ta kalbinden bakan

Dudaklarından çıkan sözleri
Manidar, anlamlıca yalanlayan

Devamını Oku
Mehmet Çoban

Gecenin yarılarında
Gözlerim faltaşı açık karanlığa
Kulaklara gürültüler
Ölüm hemen yanı başımda

Elektrikler kesik

Devamını Oku
Mehmet Çoban

Sabah oluyor
Güneş biraz sonra doğacak
Işığı yeryüzüne yayılırken
Gün sonuna dek aydınlanacak

Dışarıda ayak sesleri var

Devamını Oku
Mehmet Çoban

Herkes haklıdır kendince
Haklar belirsiz bilmece
Sanki sihirli kelime

Siyaset bir göstermece
Oylar alınır hep cebe

Devamını Oku
Mehmet Çoban

Ar
Onurumdur kimliğim
Onu arsızlarla paylaşamam
Arsızlıkla karalayamam

Ark

Devamını Oku
Mehmet Çoban

Düşünce
Düşündüm
Düşmeden
Düşünmedim
Düşmeden
Düşünebilseydim

Devamını Oku
Mehmet Çoban

İnsanlık adına
Çıtsız bir dünyada
Çıt çıkarmadan yaşadık
Süslü sözlere aldandık

Birleştirilen milletler vardı

Devamını Oku
Mehmet Çoban

Düşüncelerin
Enginliklerinde gezerken
Etrafımdan sesler yükseldi

Haydi kalkın,
Artık hesap vakti

Devamını Oku
Mehmet Çoban

Zehir oldu bayramım
Çok acıydı duyduklarım
Bu gün Mina’da
Şeytan taşlarken
345 kişi öldü
Geçen yılda

Devamını Oku
Mehmet Çoban

Sonbahar kendini hissettirmeye başladı. Akşamın serinliği, karanlıkla birlikte üstüme çöküyor. Şirketin servis arabasından inmiş, her gün yemek yediğimiz lokantaya doğru yürürken, suskun, durgun, şaşkındım. Doğrusu ne yapacağımı bilmiyordum. Söylenenlere göre Mimar Sinan’ın yaptığı, büyük olmayan, küçük mütevazı caminin önünden geçerken, akşam namazından çıkanlarla karşılaştık. Nereden estiği belli olmayan rüzgâr, caminin etrafındaki ağaçların dallarını sallıyordu. Hafif bir hışırtı, kulaklarımı tırmalarken, yanımda yürüyen Ufuk, sessizliğimi anlamak için bana bakıyor. Konuşmaya fırsat arıyordu. Ancak ben suskundum. Sanki konuşmak istemediğim her halimden belliydi ki, Ufuk’ta benimle konuşmaya cesaret edemiyordu.

Ufuk’la yaklaşık üç yıldır arkadaşlık yapıyoruz. Hemen her gün beraberiz. Aynı işyerinde birlikteyiz. Benden bir yıl sonra işe alınmıştı. Babası çalıştığımız fabrikada ustaydı. Ufuk’la işe girmeden önce tanışmıştık. Ağabeyi Osman’la tanıştıktan sonra Ufuk’ta arkadaşımız olmuştu. Tanıştığımız günden itibaren birlikteliğimiz devam ediyordu. Osman banka memuru olarak başka bir yerde işe başlayınca, Ufuk’la beraberliğimiz iyice arttı. Aynı işyerinde çalışıyor. İşten sonra beraber lokantalarda yemek yiyor. Kahvehane, park veya sinemaya gidiyorduk. Siyasi, felsefi, ideolojik görüşlerimizin beraberliği, aile yapılarımız pek uymasa da ikimizi sıkı bağlarla bağlıyordu. Sanki yapışık ikizler gibiydik. Geçmişimiz bugünkü şaşkınlığımın nedeniydi. Ufuk’a nasıl davranacağımı, ne söyleyeceğimi bilmiyordum.

Caminin yanından lokantaya giden dar yola girdik. Burası şehrin ilk sokaklarındandı. Çocukluğumdan beri hiç değişmemişti. Özellikle şehrin merkezinde birçok yer değişmiş olmasına rağmen, bu bölge koruma altına alınmış gibi duruyordu. Birçok insanın düşüncesinden ayrı olarak, eski binaları sevmiyordum. Bana göre eskiler ilerleyecek insanı tutukluyorlardı. O nedenle tarihi yerleri, binaları görmeyi sevmiyordum. Bütün yerleşim alanlarını eskidikçe tarihi eser olarak saklamaya kalkarsak, yaşayan insanlara dünyada yer kalmaz diye düşünüyordum. Sanki geçmişi yaşatmaya çalışmak, yaşamayı, yaşama alanlarını, geleceği kısıtlamaktı.

Devamını Oku