Sana gözlerini vermek isterim
Senin olan, ta kalbinden bakan
Dudaklarından çıkan sözleri
Manidar, anlamlıca yalanlayan
Gecenin yarılarında
Gözlerim faltaşı açık karanlığa
Kulaklara gürültüler
Ölüm hemen yanı başımda
Elektrikler kesik
Sabah oluyor
Güneş biraz sonra doğacak
Işığı yeryüzüne yayılırken
Gün sonuna dek aydınlanacak
Dışarıda ayak sesleri var
Herkes haklıdır kendince
Haklar belirsiz bilmece
Sanki sihirli kelime
Siyaset bir göstermece
Oylar alınır hep cebe
Ar
Onurumdur kimliğim
Onu arsızlarla paylaşamam
Arsızlıkla karalayamam
Ark
İnsanlık adına
Çıtsız bir dünyada
Çıt çıkarmadan yaşadık
Süslü sözlere aldandık
Birleştirilen milletler vardı
Düşüncelerin
Enginliklerinde gezerken
Etrafımdan sesler yükseldi
Haydi kalkın,
Artık hesap vakti
Zehir oldu bayramım
Çok acıydı duyduklarım
Bu gün Mina’da
Şeytan taşlarken
345 kişi öldü
Geçen yılda
Sonbahar kendini hissettirmeye başladı. Akşamın serinliği, karanlıkla birlikte üstüme çöküyor. Şirketin servis arabasından inmiş, her gün yemek yediğimiz lokantaya doğru yürürken, suskun, durgun, şaşkındım. Doğrusu ne yapacağımı bilmiyordum. Söylenenlere göre Mimar Sinan’ın yaptığı, büyük olmayan, küçük mütevazı caminin önünden geçerken, akşam namazından çıkanlarla karşılaştık. Nereden estiği belli olmayan rüzgâr, caminin etrafındaki ağaçların dallarını sallıyordu. Hafif bir hışırtı, kulaklarımı tırmalarken, yanımda yürüyen Ufuk, sessizliğimi anlamak için bana bakıyor. Konuşmaya fırsat arıyordu. Ancak ben suskundum. Sanki konuşmak istemediğim her halimden belliydi ki, Ufuk’ta benimle konuşmaya cesaret edemiyordu.
Ufuk’la yaklaşık üç yıldır arkadaşlık yapıyoruz. Hemen her gün beraberiz. Aynı işyerinde birlikteyiz. Benden bir yıl sonra işe alınmıştı. Babası çalıştığımız fabrikada ustaydı. Ufuk’la işe girmeden önce tanışmıştık. Ağabeyi Osman’la tanıştıktan sonra Ufuk’ta arkadaşımız olmuştu. Tanıştığımız günden itibaren birlikteliğimiz devam ediyordu. Osman banka memuru olarak başka bir yerde işe başlayınca, Ufuk’la beraberliğimiz iyice arttı. Aynı işyerinde çalışıyor. İşten sonra beraber lokantalarda yemek yiyor. Kahvehane, park veya sinemaya gidiyorduk. Siyasi, felsefi, ideolojik görüşlerimizin beraberliği, aile yapılarımız pek uymasa da ikimizi sıkı bağlarla bağlıyordu. Sanki yapışık ikizler gibiydik. Geçmişimiz bugünkü şaşkınlığımın nedeniydi. Ufuk’a nasıl davranacağımı, ne söyleyeceğimi bilmiyordum.
Caminin yanından lokantaya giden dar yola girdik. Burası şehrin ilk sokaklarındandı. Çocukluğumdan beri hiç değişmemişti. Özellikle şehrin merkezinde birçok yer değişmiş olmasına rağmen, bu bölge koruma altına alınmış gibi duruyordu. Birçok insanın düşüncesinden ayrı olarak, eski binaları sevmiyordum. Bana göre eskiler ilerleyecek insanı tutukluyorlardı. O nedenle tarihi yerleri, binaları görmeyi sevmiyordum. Bütün yerleşim alanlarını eskidikçe tarihi eser olarak saklamaya kalkarsak, yaşayan insanlara dünyada yer kalmaz diye düşünüyordum. Sanki geçmişi yaşatmaya çalışmak, yaşamayı, yaşama alanlarını, geleceği kısıtlamaktı.
mesaj antoloji..bölümüm kilitlendi,lütfen yardım,mesaj yazamıyor ve okuyamıyorum
Güzel bir şiir sabaha merhabaderken okuduğum,yüreğinize sağlık sevgili şair,saygıyla...
Güzel bir şiir sabaha merhabaderken okuduğum,yüreğinize sağlık sevgili şair,saygıyla...