Koşamaz,zincir taktık denilen o yağız at
Uçuyor şimdi takmış da bir çift çelik kanat.
Engelleri uçarak aşan bu asil atın
Bu son koşusunu bütün dünyaya anlatın.
Kır atlar,doru atlar,yağız atlar…
Hendeği nasıl bir hamlede atlar?
Yol mu dayanır bu yiğit atlara?
Bir adımda yolu ikiye katlar.
Tedavisiyle uğraştık biz yıllar yılı bir hastanın,
Hazırlığını yapıyoruz şimdi büyük bir destanın.
Tarihe sorun ki, ayak sesimizden tanır o bizi,
Dirilip tekrar geliyoruz, duyun ayak sesimizi !
Ey yüce mabet Ayasofya!
Sen ki,yadigârısın bize
Fatih Sultan Muhammed Han’ın.
Döndüreceğiz seni aslına,
Belki bugün belki yarın;
Ay damlarken gecenin bedeninde denizden
Türkü söylerdi balıklar mavi sahillere.
Bir masal anlatırken denizlere martılar,
Terk ediyor hükümdar ülkeyi cahillere.
Vakit sustu,
Aydınlık sustu,
Ay sustu,
Güneş sustu,
Her şey sustu,
Hayat sustu…
Günlerden yirmi beş Aralık...
Işıl ışıl güzel bir gün...
Yaz günü gibi güneşli,
İlkbahar gibi ılık...
Ülkemin insanları gibi sıcak,
Memleketim gibi aydınlık...
Çıplak görünce göğünde güneşi
Kızardı birden dalında elmalar.
En kavi yerinden çatladı birden
Göğüne su taşıyan düz aynalar.
Dolaşır damarımda kandan nehir
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!