Cam kırıklarıyla dolu kalbim
Mahzende insan artıkları…
Hıçkırıklar…
Oflayıp puflamalar
Gözyaşları…
Göz göze geliyorum bir fareyle
Doğmalı güneş insanın sağ yanından
Kırmızı olmalı damarındaki kanından
Geçerken uçurumun kenarından,
Tutunacak bir dalı olmalı insanın.
İnsan olanın kanı kara değil,al olmalı,
Gözüm sende,
Gönlüm sende,
Kalbim sende,
Ruhum sende…
Kanatlandı hepsi de aşka,
Nem kaldı bende?
Sırma saçlarından sular akışır
Sevgililer birbirine bakışır
Sevdiceğim bir dünya güzelidir
Sadece benim koluma yakışır.
Ateş olup içime akarsın
İki yüzlü insanlar aranır oldu şimdi,
Öyle ki,yüzler renk renk boyanır oldu şimdi.
Maskeler...Maskeler...Her maskede farklı yüzler...
Fırıl fırıl döner maskeler içinde gözler.
Öyle ki, bilmiyor gerçek yüzünün rengini,
Uçsuz bucaksız bir âlemdir deniz,
Kim bilir öbür ucu hangi kıyıda,nerede?
Kıyıdan seyretse bile ufukları gözleriniz,
Sükûn bulur ruhunuz,engin denizleri gezer de.
Ey deniz! kabarmış dalga dalga yüreğin;
Bilemezsin her sabah gözümde bir yıldızın yandığını,
Gözlerimin her akşam yeniden kapandığını.
Gönlümde kahverengi bir yaprağın ağladığını,
Bilemezsin gönlümü gönlüne bağladığını.
Bilebilir misin saçlarının kalbime urgan olduğunu,
Gözlerim var ama;
Onları Hakk'a diktim.
Sana gözucuyla bile bakamam;
Çünkü gözucum yok benim,
Kusura bakma...
Bir ilkbahar günü Muratpaşa Camii'nin avlusu,
Kuş cıvıltısına karışıyor portakal çiçeğinin kokusu.
Yakmayan nisan güneşini emerken ruhum,
İçiyor mutluluğu ince ince,yudum yudum.
Ortada bir şadırvan,şadırvandan akan billur su,
Selam getiriyor beş asır öteden tarihin dokusu.
Kemer olsam yârin ince belinde,
Sarsam sarsam sıkıca yârin ince belini.
Şeker olsam yârin şeker dilinde,
Yalasam yalasam yârin şeker dilini...
Elinde bir demet,canan gelir salını salını;
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!