- Zahireci’ye –
Söz namus bilinir, erlik onunla,
Sözünü bilmeyen karıdır bizde!
Kendini yitirmek yok olmak bunda;
Yiğidin aczidir, zarıdır bizde.
Camdaki yağmurun aşk busesiyle
Saçında rüzgarın nefesiyle sus.
Bu gece duygusu dile getiren
Kainat konuşsun sen öylece sus.
Mehtabın şakıyan billur sesini
Bulut arasından bir ay
Sıyrılarak yana çıkar
Deşme yarelerim doktor
Dinmek bilmez kana çıkar..
Yanık gönüllere bir su
Güzelsin ay gibi ışıldar yüzün
Ceylan gibi baygın süzersin gözün
Gönüller okşayan rüzgardır sözün
Gonca gonca açan gülüşün yok mu?
Bir pınar gibisin çağlar akarsın
Beydir, paşadır ekmek
Anlatmak kafi değil.
Derdimizi dinleyen
Topraktır, haydi eğil…
Üstüne yağmayan kar
Ağaçlarda ölüm sessizliği var
Kuşlar korkuyla sinmiş.
Yavru kuşun yaşaması,
Demek, bugün içinmiş…
Kim bilir, belki de sezdi bugünü;
Çelik bilek bükülmez, iman kalpten sökülmez.
Bizim sözümüz mertçe, asla yalan dökülmez.
Geçmişe, geleceğe sağlamca bağlanmışız,
Bin kıyamet kopsa da; bizlerdeki kök ölmez…
Güneş aydınlatmada günü
Günler, peşi sıra günlerle
Akmada meçhule; belli – belirsiz…
Hayat; ölüm kadar sessiz
Ölüm; canın kadar yakın
Kendimedir bütün derdim kederim
Yıllardır boynumda, dimdik giderim.
Ağlanacak hale gülen insanlar
Biraz da yarını görsünler derim…
Arzulanan şeyler hemen gelmiyor
Sevgi kalkmış, saygı yok, ikramda tepsi çatlak!
Cebe bakmış para yok, haya, huy kapsa; çatlak!
Dünyaya giriş çıkış; çatlak kapılarından,
Neye baksan, ne yapsan, bütün yok, hepsi çatlak! ..
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!