Ey Erzincan, sular gibi berraksın
Bence kara gurbet, kendince aksın…
Şirinsin, güzelsin, temizsin amma;
Dört dağ arasında sanki tutsaksın! ..
Munzur Dağları’ndan güneşin doğar
Kaplumbağa devamlı kabuğuna sinmez ki
Kuş eti yenir fakat, her kuşunda yenmez ki..
Bir doğruyu söylemek elbet doğrudur amma,
Her gördüğün kimseye doğrular söylenmez ki…
El malından kişiye yutkunmak düşer ancak,
En fazla üç-dört defa faydası oluyor bak.
Elini ayağını her an çalıştır, durma,
Ezilmeden, ezmeden doğru yaşamaya bak.
İçimizde hasret bir büyük ateş
Bitmeyen çöllere salmışlar bizi.
Gurbet dedikleri cehenneme eş
O cennet sıladan almışlar bizi.
Hepimiz burada hasretten yandık
Ayaklarım yerlere değmeyecek bir gün
Başım bulutlarda gezecek.
Güneş emrimle doğup
Dünyayı dolaşacak
Ve evrende her bir zerre
Mutluluğa ulaşacak.
Kara, hava, denizde
Her zaman ve her yerde
Görünür perde perde
Hep Dördüncü Batarya.
Hafif Tabur içinde
Güller kokmayı
Seller akmayı
Gözler bakmayı
Yakından tanır.
Arı balını
Karnı aç kalmasın midesi dolsun
Ne yolla geldiği mühim değildir.
Mideye girenler taş – toprak olsun
Ağır değil ona bir hafif yeldir.
Kimseyi düşünmez mideye bakar
Arı, namusu bilmez, ciddiyetten söz eder
Sözü, kamusu bilmez, olanaklı küfreder!
Ağzı bozuk, arı yok, kararsız, ayarı yok
Bir tik’li kedim var ki, seyredelim ne eder:
Sevgin içimde bir kor
Gece gündüz yakıyor
Halimden bilmediğin
İnan ki her şeyden zor.
Şimdi senden uzakta
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!